Transizyonel Epitelde İntestinal Metaplazi: Nadir Bir Olgu


Ülke Esin K., Arslan R.

30. Ulusal Patoloji Kongresi, İstanbul, Türkiye, 20 - 23 Mayıs 2021, cilt.5, ss.360

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Cilt numarası: 5
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.360
  • Atatürk Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

GİRİŞ

Transizyonel epitel içeren renal pelvisde kronik irritasyon gibi nedenlerle genellikle skuamöz metaplaziler gözlenmektedir. Bu bölgede transizyonel epitelin intestinal tip epitele dönüşümü nadirdir ve literatürde çok az vaka bildirilmiştir. Vakaların büyük bir kısmının piyonefroz, piyelonefrit ve taş ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. Bazı vakalarda intestinal ve skuamöz metaplazi birlikte gözlenebilmektedir. Metaplastik değişikliklerin prekanseröz değişiklikler olduğu ve adenokarsinomların potansiyel olarak bu kararsız epitelden kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Olgumuzu renal pelviste ürotelyumun intestinal epitele değişiminin nadir olması nedeniyle sunmaya değer bulduk.

OLGU

75 yaşında erkek hasta sol yan ağrısı ve dizüri ile başvurdu. Ultrasonografide sol böbrek grade 3-4 hidronefrotik görünümde izlendi. Kontrastlı tomografide sol üreterden proksimale geçiş izlenmeyen hastaya, üreteral stent takılarak kısa süre sonra sol nefrektomi yapıldı. Makroskopik incelemede böbrek 15x10x5 cm ölçülerde olup, renal pelviste 4,5 cm çapta taş yapısı mevcuttu. Renal pelvis dilate görünümde olup normal parankimin yıkıldığı ve korteksin inceldiği görüldü. Bazı alanlarda müsinöz materyal izlendi. Mikroskobik incelemede tiroidizasyon, tübüler atrofi, glomerül kaybı, interstisyel fibrozis ve lenfoplazmasitik hücre infiltrasyonu mevcuttu. Bazı alanlarda  transizyonel epitelin, bol goblet hücreli intestinal tip epitele ve bu epitel altında yine aynı epitelle döşeli gland yapılarına dönüştüğü izlendi. Metaplastik alanlarda displazi, invaziv patoloji ve skuamoz metaplazi izlenmedi. İmmünohistokimyasal çalışmada; intestinal metaplazi alanlarında CEA ve CK20 pozitif, CK7 zayıf pozitif, CK5/6 ve vimentin negatif, Ki67 düşük immünreaktif ve p53 negatif olarak değerlendirilmiş olup, PAS-AB ile bol miktarda müsin varlığı tespit edildi.

SONUÇ

Transizyonel epitel kronik irritasyona bağlı metaplaziye uğrama potansiyeline sahip olmakla birlikte renal pelviste bu tür metaplazilerin bulunması nadirdir ve tesadüfi bir histolojik bulgudur. İntestinal metaplazinin mekanizması tam olarak anlaşılamamıştır. Olgularda genellikle öyküye böbrek taşı eşlik etmektedir. Bunların prekanseröz değişiklikler olduğu ve adenokarsinomlara öncül olabileceği düşünülmektedir. Ancak mevcut olguda olduğu gibi, böbrekte uzun süredir devam eden metaplaziye rağmen, displazi veya diğer birçok çalışmada bildirildiği gibi invaziv malignite görülmediğinden dolayı, bu ilişkinin önemi daha fazla araştırmayı gerektirir.