Bektaş M., Barış Ö., Orhan F. (Yürütücü)
Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2022 - 2023
Antibiyotik direnci küresel bir sağlık krizi olup dünya çapında modern tıbbın karşılaştığı en büyük zorluklardan biridir (Andersson vd., 2020). Antibiyotiklere karşı dirençli bakteri popülasyonların artışıyla beraber, antibiyotikler etkisiz kalmakta ve enfeksiyon hastalıkları tam anlamıyla tedavi edilememektedir (Rasko ve Sperandio, 2010). Theguardian (2020), antibiyotik direnci hakkında yapılan araştırmalar kapsamında yeni antibiyotikler geliştirilemezse, 2050 yılına kadar her yıl 10 milyon canlının hastalıklardan dolayı risk altında olabileceği konusunda uyarıda bulunmuştur. Çünkü antibiyotik direnci sadece bugünü değil geleceği de ilgilendiren ve tüm dünyayı tehdit eden önemli bir halk sağlığı sorunudur (Filik, 2021).
Antibiyotik direnci sadece hastane ortamından izole edilen bakterilerde değil, aynı zamanda çevresel izolatlarda da karşımız çıkmaktadır. Örneğin, su ürünleri yetiştiriciliğinde antibiyotik kullanımı dirençli bakterilerin yayılmasının için bir kaynaktır.
Canlılar dünyasının tür çeşitliliği bakımından en zengin gruplarının başında gelen böcekler; konakçılarına fizyolojik ve ekolojik çeşitli avantajlar sağlayan birçok mikroorganizmaları bağırsaklarında barındırır. Son yıllarda böcek bağırsağı mikrobiyotasının beklenmedik işlevleri keşfedildikçe, bağırsak mikrobiyotasının biyo-kaynak potansiyelleri tıp, mühendislik ve endüstrinin ilgi alanı oluşmuştur (Jang, 2020). Örneğin son çalışmalarda, çoklu ilaca dirençli patojenlere karşı yeni terapötik ajanları keşfetmeye yönelik böcek bağırsağı mikrobiyotasının muazzam potansiyelini göstermektedir. Böcek mikrobiyotasının en önemli üyelerinin bakteriler olduğu bilinmektedir ve bu mikroorganizmalar böcekler için yaşamsal faaliyetlerinin sürdürülmesinde olumlu ya da olumsuz yönde rol alırlar. Antibiyotiklere maruz kalmak böcek mikrobiyotasını da etkilemektedir. Yapılan çalışmalarda, Gentamisin’e maruz kalınması, yemek kurdunun bağırsak mikrobiyotasının çökmesine ve plastiği parçalama kabiliyetinin azalmasına yol açmıştır (Jang, 2020). Böcek mikrobiyotasında antimikrobiyal ajanlara karşı dirençli bakterilerin varlığı ise horizontal gen transferi yoluyla insan sağlığını tehdit edebilecek boyuta ulaşılabilir. Bu sebeple akuatik ortamların antibiyotik kirliliğine maruz kalmaması en doğru stratejidir.
Böcek bağırsağı mikrobiyotası sadece biyoteknolojik olarak değil, antimikrobiyal ajanlar açısından da önemli olup, son araştırmalar, bazıları çoklu ilaca dirençli insan patojenlerinin tedavisi için umut verici adaylar olan antimikrobiyal bileşikler üreten bağırsak bakterilerini keşfetmiş olup, böceklerin antibiyotiklere maruz kalması gelecekte keşfedilecek antibiyotik potansiyelindeki bileşenlerinde önüne geçmesi demektir (Jang, 2020).
Antimikrobiyal direncin sadece klinikte ve hastane atıklarının olduğu ortamlarda değil her canlıda ve sürekli izlenmesi küresel direnç sorununda hayati önem taşır. Antimikrobiyal dirençte sürveyans çalışmaları özellikle gelişmekte olan ülkelerde daha azdır.
Böcek mikrobiyatasındaki mikroorganizmaların antifungal ve antimikrobiyal direnç rezervuarı olarak rolleri yeterince araştırılmamış olup, bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Daha önce Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TUBİTAK) tarafından desteklenen çalışmamızda; 69 adet bakteri izole edilerek fenotipik ve genotipik yöntemlerle tanımlamıştır. Proje önerimizle; tanımlamış olduğumuz bu bakterilerden Aeromonas, acinetobacter, vibrio, pseudomonas, escherichia ve yersinia cinsine ait 30 adet Gram negatif özellikteki bakterinin disk difüzyon ve Minimal İnhibisyon Konsantrasyonuna (MİK) dayalı antibiyotik direnç profillerini belirlenmesi ve bu familyalardaki böceklerin antimikrobiyal ajanlara karşı direnç rezervuarı olma potansiyellerinin araştırılıp literatüre veri sunulması amaçlanmaktadır.