TÜBİTAK Projesi, 2015 - 2018
Donma noktası altındaki düşük sıcaklıklar bitkilerin
dünya üzerinde yayılmasını sınırlandıran önemli bir çevresel strestir. Bu sıcaklıklar, bitkilerde doku ve
organ zararlarına neden olabilir, ürün verimi ve kalitesini azaltabilir yada
bitkinin tamamen ölümüne neden olabilir. Düşük sıcaklığa karşı bitkilerin canlı
kalabilme mekanizmalarının anlaşılması ve kültürel uygulamaların don
töleransındaki potansiyellerinin belirlenmesi yanında genetik kaynaklar içerisinden
düşük sıcaklıklara dayanıklı çeşitlerin seçimi ve ıslahı; hızlı, güvenilir ve
uygun ölçüm tekniklerinin kullanılması ile mümkündür. Donma noktası altındaki
düşük sıcaklıklara maruz kalan bitkilerde, tölerans mekanizmasının anlaşılması
adına farklı amaçlara yönelik olarak pekçok ölçüm tekniği geliştirilmiştir. Bununla
birlikte bu amaçların hemen hepsine yönelik ölçüm ve veri eldesine imkan
sağlayan Diferansiyel Termal Analiz (DTA) Mills ve ark., (2006) tarafından
geliştirilen şekli ile, yaprağını döken ve süper soğuma özelliği gösteren
türler için son yıllarda yaygın olarak kullanılan standart bir metod haline
gelmiştir. Bu metotda, dokuların örnekleme dönemindeki sıcaklıklar dikkate
alınmadan teste başlama sıcaklığı +4oC olarak belirlenmiştir. Bu
durum +4oC’den yüksek sıcaklıklarda alınan örnekler için ani
sıcaklık düşüşüne (hızlı soğuma), +4oC’den düşük sıcaklıklarda
alınan örnekler için ise ani çözünmelere (hızlı erime) neden olacaktır. Genel
anlamda test öncesi tomurcukların içerisinde bulunduğu şartların tomurcukların
ekzoterm noktaları üzerinde etkili olabileceği düşünüldüğünde örneklerin
alındığı dönemki hava sıcaklığı, örneklerin muhafaza sıcaklığı, örneklerin
teste hazırlanması sürecindeki ortam sıcaklığı ve buna bağlı olarak test öncesi
doku sıcaklıkları hususunda bir standardın geliştirilmemiş olduğu görülmektedir.
Doku ve hücresel düzeyde hızlı soğumanın (hızlı ve ani sıcaklık düşüşü) uyartımına
bağlı olarak, dona dayanıklılık üzerindeki etkileri kısmen veya net olarak
ortaya konulmuş olan sitozolik Ca+2 içeriği, soğuğa bağlı genlerin
ifadesi, serbest yağ asitlerinin artması, membran yağ asitlerinin
doymamışlılığının artması, hücre turgor kaybı, membran içeriği, membran
potansiyeli ve membran proteinlerinin fosforilasyonu gibi fizyolojik değişimler
yanında daha birçok önemli fizyolojik değişimlerin meydana geldiğine dair
pekçok veri bulunmaktadır. Diğer taraftan
hızlı soğuma yanında, düşük sıcaklığa maruz kalmış dokuların doğal veya suni hızlı
erimeleri sırasında dona dayanıklılıklarını kaybettikleri ve çözünmenin
ardından tekrar dondurulduklarında daha yüksek sıcaklıklarda öldüklerine dair
önemli bulgular da mevcuttur.
Bazı
araştırmacılar DTA öncesi örnek sıcaklıklarının, don testi sonuçları üzerinde
etkili olabileceği endişesini, dile getirmiş olsalar da bu konuda herhangi bir
çalışma bulunmamakta ve günümüzde kullanılan standart metotda (DTA) hızlı
soğuma ve erimenin don töleransındaki muhtemel etkileri göz ardı edilmektedir. DTA
yönteminde hızlı soğuma ve erimenin göz ardı edilmesi, elde edilecek sonuçların
güvenilirliği hususunda endişelere yol açmakta ve metodun standardizasyonunu
gündeme getirmektedir. Bu nedenle, hızlı soğuma ve erimenin dona dayanıklılık
üzerindeki muhtemel etkileri önlenerek, daha gerçekçi ve güvenilir tahminlerde
bulunabilmek için standart metotda gözardı edilen örnek sıcaklıkları (test
öncesi şartlara bağlı olarak değişim gösterir) ile test başlangıç sıcaklığı
arasındaki ilişki, farklı test öncesi muhafaza şartları ve test başlangıç
sıcaklıklarının don testi sonuçları üzerindeki etkilerinin incelenmesi ile
açıklanmaya çalışılacaktır. Asma (Vitis
vinifera L. cv. Karaerik) üzerinde yürütülecek olan bu projede Erzincan
(Üzümlü) ekolojisinde Karaerik üzüm çeşidi kış gözlerinin soğuğa dayanımındaki
değişimlere ve fenolojik dönemlere ait önceki çalışma sonuçlarımız esas
alınarak 3 farklı dönemde (aklimasyon, dayanıklılık ve deaklimasyon) ve her
dönem için 2 farklı zamanda örnek alınacaktır. Alınan örnekler temelde test
öncesi dönemde (laboratuvara transfer ve test örneklerinin hazırlanması
aşamalarında) biri test başlangıcına
kadar örneklerin alındıkları andaki atmosfer sıcaklığında muhafaza edilmesi,
diğeri ise örneklerin test başlangıcına
kadar araç veya oda şartlarında muhafaza edilmesi şeklinde iki farklı
uygulamaya tabi tutulacaklardır. Test öncesi iki farklı şekilde uygulama görmüş
örnekler, 2 farklı test başlangıç sıcaklığında (biri standart DTA da belirtilen
+4 oC ve diğeri projeye özgü örneklerin alındıkları andaki sıcaklık
değerleri) test edileceklerdir. DTA testi yanında Lipid peroksidasyonu (MDA),
Doku Kahverengileşmesi, Elektriksel İletkenlik ve LT10, LT50
ve LT90 değerlerinin analiz ve ölçümleri ile de örneklerin don
töleransı (DTA dan elde edilen sonuçlar) doğrulanacaktır.
Bu bağlamda, süper soğuma özelliğine sahip yaprağını
döken odunsu bitki türleri gibi, geniş bir bitki grubu için yaygın olarak
kullanılmakta olan ve şu an itibariyle
alternatifi olmayan, mevcut deneysel bir yöntemdeki eksikliği çözmeye
yönelik olması, bu projeye özgünlük kazandırmaktadır. Diğer taraftan proje DTA
yöntemi yanında diğer pek çok don testi için de, test öncesi şartlara ve test
başlangıç sıcaklıklarına yönelik yeni bir yaklaşım getirecektir. Ayrıca DTA
yöntemi ve diğer don testlerinin kullanıldığı dona dayanıklılık ile direkt veya
dolaylı ilişkili olan pek çok çalışma için de, bilimsel metodoloji ve kavramsal/kuramsal
yaklaşım açısından literatüre önemli katkılar sağlayacaktır. Bu projeden elde
edilecek bilgi ve bulgular çerçevesinde, DTA yönteminin önemli bir eksikliği
giderilerek, daha gerçekçi ve güvenilir veriler elde edilebilecektir. Böylece,
gelecekte yapılacak pekçok çalışmaya temel teşkil edecek veri ve bilgi birikimi
sağlanacaktır. Don testi çalışmalarından elde edilecek verilerin doğruluğu ve
güvenilirliğinin artırılmasına bağlı olarak, biyokimyasal ve fizyolojik
olayların don töleransındaki rolleri daha belirgin olarak saptanabilecektir. Diğer
taraftan verilerin doğruluğunun ve güvenilirliğinin artırılması ile don
töleransı üzerinde etkili kültürel uygulamaların etkinlikleri daha doğru
belirlenebilecek, daha güvenilir don zararı tahmini ile hasar sonrası alınacak
önlemler tespit edilebilecek ve etkinlikleri artırılabilecektir. Bunun yanında,
mevcut genetik kaynaklar veya ıslah materyalleri içerisinden düşük sıcaklıklara
dayanıklı veya adaptasyon kabiliyeti yüksek çeşit ve anaçlar daha kolay ve güvenilir
bir şekilde seçilebilecektir. Ayrıca mevcut çeşitler ve anaçların dona
dayanıklılık düzeylerinin daha doğru tespitine bağlı olarak çeşit ve anaçların
önerilebilecekleri bölge ve alanların doğru bir şekilde saptanması da mümkün
olabilecektir.