BAŞBOYUN SKUAMOZ HÜCRELİ KARSİNOM TANILI HASTALARDA OPERASYON ÖNCESİ UYGULANAN PETCT TETKİKİ SUVMAX DEĞERİ İLE POSTOPERATİF PATOLOJİ SONUÇLARININ KARŞILAŞTIRILMASI


Mutlu V. (Yürütücü), Sarıgül A.

Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2023 - 2024

  • Proje Türü: Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje
  • Başlama Tarihi: Ağustos 2023
  • Bitiş Tarihi: Mayıs 2024

Proje Özeti

Baş-boyun bölgesi karsinomlarının % 90’lık kısmını Skuamöz Hücreli Karsinomlar (SHK) oluşturmaktadır. Oral skuamöz hücreli karsinomların (SHK) oral bölge karsinomlarının büyük kısmını oluşturmaktadır. Larenks SHK üst solunum yolu ve sindirim sistemi kanserleri arasında %95 oranıyla en sık rastlanılan kanserlerdir. Risk faktörleri sigara ve alkol kullanımıyken yine ek olarak kötü oral hijyen, genetik yatkınlık, human papillom virüs tip 16 ve 18, kronik iritasyon ve immün yetmezlik durumları da sebepleri arasında sayılabilir. Orta ileri yaş erkek popülasyonunda kadınlara göre 2 kat fazla sıklıkta görülmektedir. Tedavisinde tümörün büyüklüğüne ve yaygınlığına bağlı olarak, cerrahi tedavi ve/ ve ya radyoterapi ile medikal tedavi prosedürleri uygulanmaktadır. Şayet kitle inoperabıl ise sadece kemoterapi ve radyoterapi, tedavi seçenekleri olarak  değerlendirilmektedir. Bu tümörlerin tedavi planlaması ve prognoz belirlenmesi yapılırken dikkat edilen en önemli parametreler; tümörün boyutu, türü, diferansiyasyon derecesi, önemli vasküler ve sinirsel yapılara komşuluğu, çevre dokulara invazyonu, uzak organ metastazı, perinöral ve lenfovasküler invazyon, boyun metastatik lenf bezi sayısı, metastatik lenf bezlerinin büyüklüğü, kapsül invazyonu, bilateralite göstermesi gibi verilerdir. Bu bilgiler cerrahi tedavi için endikasyon ve ya kontraendikasyon belirlemede, cerrahi türüne ve genişliğine karar verilmesinde, gerekiyorsa rekonstrüksiyon ve multidisipliner yaklaşım planlamasında, boyun diseksiyonu kararında, hangi bölgelerin diseke edileceğine, cerrahi sonrası karşılaşılabilecek olası komplikasyonların ve sekellerin belirlenmesinde ayrıca cerrahi sonrası takip esnasında radyoterapi ve kemoterapi kararı verilmesinde klinisyenleri yönlendiren en önemli verilerdir. Bu verileri elde etmek ve değerlendirmek için güncel pratikte kullanılan tetkikler; ultrasonografi (USG), kontrastlı tomografi (CT), kontrastlı magnetik rezonans görüntüleme (MRI) ve pozitron emisyon tomografi (PET/CT) gibi görüntüleme yöntemleridir. 
         
PET/CT tümör dokusunun artmış metabolik aktivitesinin kullanılarak primer ya da metastatik kitlenin görüntülenmesini amaçlayan bir tetkiktir. Malign baş-boyun kitlelerinde operasyon öncesi primer tümör boyutlarının ve aktivitesinin belirlenmesinde, boyun lenf nodu ve uzak organ metastazının tespitinde ve operasyon türünün belirlenmesinde ayrıca operasyon sonrasında nüks takibinde başvurulan; yüksek sensitivite ve spesifite değerlerine sahip bir görüntüleme yöntemidir. Bu yöntemde kullanılan SUV-Max (Maximum Standart Uptake Value) ise söz konusu kitlenin glukoz kullanım miktarını standardize edilmiş bir şekilde bize gösteren kantitatif bir parametredir. SUV-Max değerinin karsinom tipi, diferansiyasyon derecesi, tümör proliferasyon düzeyi ve hatta sağ kalım ile  ilişkisi olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur.  Ayrıca SUV-Max değeri ile okkült metastaz ve ya kemik invazyonu arasındaki ilişkinin test edildiği çalışmalar literatürde bulunmaktadır. Fakat tümörün perinöral invazyonu, lenfovasküler invazyonu; boyun metastatik lenf bezi sayısı, metastatik lenf bezlerinin büyüklüğü, kapsül invazyonu, bilateralite varlığı gibi parametrelerin SUV-Max değeri ile ilişkisinin değerlendirildiği bir çalışma literatürde bulunmamaktadır.
                Bu çalışmada Kliniğimiz’ de opere edilen baş-boyun SHK tanılı hastalarda cerrahi öncesi uygulanan 18-FDG (Floro-deoksiglukoz) PET/CT tetkikinde primer tümör SUV-Max değeri ile boyunda okkült metastaz durumu, radyolojik ya da klinik metastaz mevcut ise özellikle metastatik lenf nodunun kapsül invazyonu, ek olarak metastatik lenf nodu sayısı, metastatik lenf nodu bölge sayısı, bilateral boyun metastazı durumu; primer tümörün türü ve diferansiyasyon derecesi, lenfovasküler ve perinöral invazyon mevcudiyeti arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlıyoruz. Belirleyeceğimiz objektif cut-off SUV-Max değerlerinin bahsedilen klinik durumların belirlenmisinde, literatüre önemli katkılar sunacağını ve tedavi planlaması yaparken cerrahinin türünün ve genişliğinin belirlenmesinde, multidisipliner yaklaşım planlanmasında, boyun diseksiyonu türünün belirlenmesinde ayrıca cerrahi sonrası olası radyoterapi  ve kemoterapi endikasyonu açısından hasta ve yakınlarının bilgilendirilmesi konusunda bize yardımcı olacağını düşünüyoruz.

MATERYAL VE METOD
• Kliniğimizde 2014-2022 seneleri arasında Baş-Boyun SHK nedeniyle opere edilmiş
• Ek malignite tanısı olmayan
• Operasyon öncesi evreleme amaçlı Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi Nükleer Tıp Kliniği’nde 18-FDG PET/CT tetkiki uygulanmış olan
• Operasyon sonrası patolojik değerlendirmesi Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi’nde yapılan
• PET/CT öncesinde herhangi bir kemoterapi ve ya radyoterapi öyküsü olmayan
• Operasyon önce ve sonrasında klinik takibi Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi Kulak,Burun,Boğaz Kliniği’nde yapılan
retrospektif olarak 100 hasta çalışmaya dahil edilecek. Primer tümör SUV-Max değeri ile operasyon sonrası boyunda okkült metastaz varlığı ilişkisi, Metastaz mevcut ise 2 ve ya daha fazla metastatik lenf nodu varlığı, lenf nodu kapsül invazyonu, metastatik lenf bezlerinin büyüklüğü, metastatik lenf bölgesi sayısı ve bilateralite; primer tümörün büyüklüğü, iyi ya da kötü diferansiyasyon göstermesi, perinöral invazyon varlığı, lenfovasküler invazyon varlığı; ek olarak metastaz ile uyumlu lenf bezi tutulumu mevcut ise lenf nodu SUV-Max değeri ile yukarıda bahsedilen lenf nodu patoloji sonuçlarının da ayrıca ilişkisi araştırılacaktır.