hLC 8 Anti-Aging Krem’in Stria Görünümü Üzerine Etkinliğinin Değerlendirilmesi


Can İ.(Yürütücü), Halıcı M. B., Karaca Ural Z.

Teknopark, 2024 - 2026

  • Proje Türü: Teknopark
  • Başlama Tarihi: Şubat 2024
  • Bitiş Tarihi: Şubat 2026

Proje Özeti

Striae, ya da halk arasında bilinen adıyla deri çatlağı, cildin esnekliğini sağlayan dermis tabakasının aşırı gerilmesi ve yırtılması ile meydana gelen, genellikle hamilelik, hızlı kilo alma veya ergenlik dönemleri gibi cildin hızla genişlediği durumlarda görülen çizgilerdir (Singh and Kumar 2005). Medikal literatürde striae distensae, stretch marks, stria rubra (kırmızı çatlaklar) veya stria alba (beyazlaşmış çatlaklar) olarak tanımlanır (Al‐Himdani, Ud‐Din et al. 2014)

Oluşum Süreci:

Cildin aşırı gerilmesi sonucunda, elastin ve kollajen lifleri hasar görür, zayıflar ve sonuç olarak dermis tabakasında mikro yırtıklar oluşur (Salter and Kimball 2006). Bu süreç, deri elastikiyetinin azalması ve çatlakların oluşmasıyla sonuçlanır. Gebelik dönemi ve ergenlik gibi fizyolojik değişimler sırasında, özellikle ciltteki gerilme ve hormonal faktörler bu durumu tetikler (Chang, Agredano et al. 2004).

Gebelik sırasında, özellikle üçüncü trimesterde, karın, bacak içleri ve göğüsler gibi bölgelerde görülen stria gravidarum adı verilen çatlaklar oluşabilir. Ergenlik döneminde ise hızlı büyüme ve hormonal değişiklikler, cildin gerilmesine ve çatlakların oluşumuna neden olabilir (Farahnik, Park et al. 2017).

Aşırı kilo alıp verme ve vücut geliştirme gibi aktiviteler de, cildin elastikiyetini aşırı derecede zorlayarak çatlak oluşumuna sebep olabilir. Obezite durumunda çatlak oluşum riski artar (Lokhande and Mysore 2019)

Bazı hastalıklar ve sistemik kortizon gibi ilaçlar da ciltte çatlak oluşumuna yol açabilir. Özellikle Cushing sendromu gibi kortizol hormonunun aşırı salgılandığı durumlar, cildin elastikiyetini etkileyerek çatlak oluşumuna neden olabilir (Ross, Ho et al. 2017)

Çatlak Çeşitleri ve Evreleri:

Ciltteki çatlaklar, görünümüne göre çeşitlenir; yeni oluşan çatlaklar kırmızımsı (stria rubra), zamanla solanlar ise beyazımsı (stria alba) olarak görülür. Çatlaklar, genellikle karın, göğüs, bel, kol içleri, uyluk ve kalça gibi bölgelerde daha sık karşımıza çıkar.

Hormonal etkiler, çatlakların cinsiyete göre farklı bölgelerde oluşmasına neden olabilir. Erkeklerde daha çok kol, sırt altı ve kalçada, kadınlarda ise kalça, bacak ve göğüs bölgesinde çatlaklar görülme eğilimindedir (Ud‐Din, McGeorge et al. 2016, Hague and Bayat 2017).

Deri çatlakları, cildin elastikiyetinin yetersiz kaldığı durumlarda ortaya çıkan, cilt yüzeyindeki atrofik bantlardır. Çeşitli sebepler ve evreler bu çatlakların karakterini belirler ve her evre farklı biyolojik süreçleri yansıtır.

Striae Rubra (Kırmızı Çatlaklar): Bu çatlaklar, yeni oluşan ve genellikle cildin aşırı gerilmesiyle ortaya çıkan ilk evredir. Kırmızı, mor veya pembe görünümleri, altta yatan kan damarlarının genişlemesi ve iltihaplanma ile ilişkilidir. Ciltteki hafif şişlik ve hassasiyet bu çatlaklarla birlikte sıkça rapor edilir (Crocco, Mantovani et al. 2012)

Striae Alba (Beyaz Çatlaklar): Zamanla çatlaklar renk değiştirerek beyaza veya gümüş rengine dönüşürler. Bu renk değişikliği, kan damarlarındaki genişlemenin ve iltihaplanmanın azalmasıyla ilişkilidir. Daha eski ve derinleşmiş çatlaklar bu kategoriye girer (Ud‐Din, McGeorge et al. 2016).

Striae Gravidarum (Gebelik Çatlakları): Gebelik sırasında, özellikle karın bölgesinde yoğun olarak görülen çatlaklardır. Hormonal değişiklikler ve karın bölgesindeki hızlı genişlemenin etkisiyle oluşurlar ve genellikle doğum sonrası kalıcıdırlar (Tung, Kiefer et al. 2013). 

Striae Atrophicans: Cildin inceldiği ve elastikiyetini kaybettiği durumlarda görülen çatlaklar, aşırı kilo değişimleri veya vücut geliştirme gibi etmenlerle ilişkilidir. Bu türde, deri altındaki kollajen liflerinin zayıflaması ve yırtılması sonucu oluşan çatlaklar saptanır ve epidermis incelmiş olur (Ud‐Din, McGeorge et al. 2016)

Striae Distensae (Gerilme Çatlakları): Cildin hızlı bir şekilde gerilmesi sonucu oluşan bu çatlaklar, ergenlik dönemi, hızlı kilo alımı veya büyüme dönemlerinde görülür. Bu çatlaklar, vücutta hızlı değişim yaşanan bölgelerde belirgindir (Al‐Himdani, Ud‐Din et al. 2014)


Oluşan çatlakların uzunlukları, genişlikleri ve derinlikleri hastadan hastaya ve çatlakların hangi sebepten kaynaklandığına bağlı olarak farklılık göstermektedir. Deri çatlağı kozmetik görünüm bozukluğu dışında herhangi bir sağlık problemi yaratmaz, bu yüzden tedavisi şart değildir. Ancak özellikle kadınlarda ciddi estetik kaygılara yol açabilmektedir. Deri çatlakları oluştuktan sonra tedavisi gerçekten zordur. Tedavi ile çatlaklar yok edilemez, ancak görünümleri iyileştirilebilir. Yani cilt çatlaklarının izleri kalıcıdır, tedavi ile görünümleri iyileştirilebilir. Bu noktada, uygulanan tedavi yöntemlerinin çatlakların derinliğini azaltmak ve cildin eski rengine dönmesine yardımcı olmayı hedeflediği söylenebilir. Çatlak tedavisine başlanacak evre, tedavinin başarısı açısından çok önemlidir. Ne kadar erken evrede tedavi yapılırsa, o kadar başarılı sonuçlar elde edilir (Friedman and Lippitz 2009, Hague and Bayat 2017, Lokhande and Mysore 2019). 


Çatlak tedavisinde kullanılan başlıca yöntemler şu şekildedir:

i) Fraksiyonel Lazer Tedavisi: Lazer ışınları, ciltteki kolajen üretimini teşvik ederek cildin kendini yenilemesine yardımcı olur. Bu, çatlakların daha az belirgin hale gelmesini sağlayabilir (Sany, Mohamed Sobhi et al. 2022). 

ii) Radyofrekans: Cildin derin katmanlarına ısı enerjisi göndererek kolajen üretimini uyarır ve cilt yapısını iyileştirir (Simmons, Griffith et al. 2014, Alsharif, Alghamdi et al. 2023). 

iii) Dermabrazyon: Üst deri katmanlarını mekanik olarak aşındırarak yeni, sağlıklı cilt hücrelerinin oluşumunu teşvik eder (Friedman and Lippitz 2009, Agarwal, Kadakia et al. 2016). 

iv) Dermaterapi: Dermaroller veya dermapen gibi aletlerle cildin mikro iyileşme sürecini başlatarak kolajen üretimini artırır (Sitohang, Sirait et al. 2021, Mohamed, Attwa et al. 2023). 

v) Kimyasal Peeling: Cilt yüzeyindeki ölü hücreleri çıkararak cildin daha sağlıklı ve düzgün görünmesine yardımcı olur (Friedman and Lippitz 2009). 

vi) Platelet Rich Plasma (PRP): Hastanın kendi kanından elde edilen trombosit zengin plazmanın cilde enjekte edilmesiyle cilt yenilenmesi sağlanır (Evans, Ivanic et al. 2021, Alsharif, Alghamdi et al. 2023, Mohamed, Attwa et al. 2023). 

vii) Mezoterapi: Cilt altına vitaminler, mineraller ve amino asitlerin enjekte edilmesi ile cildin yenilenmesi desteklenir (Iranmanesh, Khalili et al. 2022).

viii) Topikal Tedaviler: A vitamini türevleri (retinoidler), centella asiatica bitkisi özütü, hyaluronik asit ve bitkisel yağlar gibi içerikler barındıran kremler ve losyonlar, cildin görünümünü iyileştirebilir (Lubczyńska, Garncarczyk et al. 2023). 


Yapılan çalışmalarda dermis ve epidermiste kontrollü travma oluşturarak doku iyileşmesini ve yeni kollajen sentezini tetikleyen fraksiyonel lazer ve iğneli radyofrekans sistemleri çatlak tedavisinde daha başarılı bulunmuştur.

PRP ve çeşitli mezoterapi kokteyleri ise dermapen, dermaroller, lazer ve radyofrekans uygulamaları sonrası yara iyileşmesini hızlandırmak veya artırmak için kullanılır. 


i) FRAKSİYONEL LAZERLER

Fraksiyonel lazerler, deri çatlaklarının görünümünü iyileştirmek amacıyla kullanılan modern ve etkili bir dermatolojik tedavi yöntemidir. Bu yöntem, cilt üzerinde mikroskobik düzeyde ısı enerjisi uygulayarak, cildin üst katmanını soyar ve alttaki tabakalardaki hücre yenilenmesini tetikler. Hedeflenen sonuç, hasar görmüş deri bölgelerindeki kolajen ve elastin üretimini artırarak çatlakların görünümünü azaltmaktır (Friedman and Lippitz 2009, Sany, Mohamed Sobhi et al. 2022).

Fraksiyonel lazer tedavisi, çatlakların derinliği ve genişliğine göre uyarlanabilir ve genellikle 3-4 hafta aralıklarla 4-8 seans olarak planlanır. Her seans ortalama 20-30 dakika sürebilir. Hastanın cilt durumuna göre toplam seans sayısı değişebilir, ancak genellikle 3-5 seans tedavi yeterli olabilmektedir. Tedavi sonrasında ciltte gözle görülür iyileşmeler sağlamak için seans aralıkları 4-6 hafta olarak önerilmektedir (Manstein, Herron et al. 2004).

Tedavi sonrasında uygulama yapılan bölgede geçici kızarıklık görülebilir; bu genellikle 1-2 gün içinde azalır. Tedavi edilen bölgenin nemlendirilmesi ve güneşten korunması tedavinin etkinliğini artırır ve iyileşme sürecini destekler. En az 2 hafta boyunca güneş ışığından kaçınmak ve yüksek koruma faktörlü güneş kremleri kullanmak cilt sağlığı için önemlidir (Gold 2010).

Fraksiyonel lazer tedavisinin, özellikle Platelet Rich Plasma (PRP) tedavisi ile kombine edilmesi, iyileşme sürecini daha da iyileştirebilir. PRP tedavisi, cildin kendini onarma yeteneğini artırarak lazer tedavisinin etkilerini destekler (Sclafani 2010)


ii) RADYOFREKANS

Radyofrekans tedavisi, deri çatlaklarını iyileştirme amacıyla kullanılan ve cilt altına kontrollü ısı uygulayarak kollajen ve elastin üretimini artırma prensibine dayanan bir yöntemdir. Bu tedavide, mikro iğneler veya elektrotlar aracılığıyla cildin alt katmanlarına 0,5 ila 3,5 mm derinliğinde radyofrekans dalgaları gönderilir. Intracel olarak da bilinen altın iğne fraksiyonel radyofrekans uygulaması, cildin daha derin tabakalarında kontrollü ısı yaratır ve bu ısı etkisi, cildin yenilenme sürecini hızlandırarak sıkılaşmasını sağlar (Simmons, Griffith et al. 2014, Sany, Mohamed Sobhi et al. 2022).

Radyofrekans tedavisinin etkili olabilmesi için birden fazla seans gerekebilir ve bu seanslar genellikle 2 ila 4 haftalık aralıklarla planlanır. Seansların sayısı ve sıklığı, çatlakların özelliklerine ve bireyin cilt tipine bağlı olarak değişkenlik gösterebilir (El-Domyati, El-Ammawi et al. 2011). 

Radyofrekans tedavisi non-invaziv bir prosedür olarak kabul edilir ve genellikle ağrısızdır. Tedavi sonrası hafif kızarıklık veya şişlik meydana gelebilir, ancak bu etkiler genellikle kısa sürede geçer. Her bireyin tedaviye yanıtı farklı olabilir, bu nedenle en iyi sonuçlar için kişiye özel bir tedavi planı geliştirmek önemlidir (Levy, Grant et al. 2016). 

Tedavi sonrasında cilt bakımına özen göstermek ve güneşten korunmak gerekir. Uygulama sonrası nemlendirici kullanmak ve güneş koruyucu kremlerle cildi korumak iyileşme sürecine katkıda bulunabilir.


iii) DERMABRAZYON

Dermabrazyon, cildin üst tabakalarının kontrollü bir şekilde aşındırılması yoluyla yapılan bir cilt yenileme prosedürüdür. Bu yöntem, genellikle akne izleri, cilt lekeleri ve çatlaklar gibi çeşitli cilt problemlerini iyileştirmek için kullanılır. Lokal anestezi uygulandıktan sonra, bir dermabrazyon cihazıyla cilt yüzeyinin üst katmanları hassas bir şekilde aşındırılır. Bu işlemle, hasarlı cilt dokusu çıkarılır ve alttan gelen yeni, sağlıklı cilt tabakasının büyümesi teşvik edilir. Bu süreç, cilt yüzeyindeki çatlakların görünümünü azaltmayı ve cildin genel dokusunu iyileştirmeyi amaçlar (Karimipour, Karimipour et al. 2010)

Dermabrazyon sonrası cilt genellikle kızarıklık ve hassasiyet gösterir. İyileşme süreci bireysel farklılıklara göre değişiklik gösterse de, cilt çoğu zaman birkaç hafta içinde normale döner. Tam iyileşme birkaç ayı bulabilir. Optimal sonuçlar için genellikle birden fazla seans gerekebilir. Her bir tedavi seansı arasındaki süre ve toplam seans sayısı, bireysel ihtiyaçlara ve cilt durumuna göre ayarlanır. Dermabrazyonun çatlakları azaltmada etkili olduğu gözlemlenmiş olmakla birlikte, herhangi bir komplikasyonu önlemek için işlemden önce bir dermatolog ile danışmak önemlidir (Alster and Graham 2018)

Bu prosedürün kişisel yanıtları ve potansiyel yan etkileri olabileceğinden, tedavi planı ve seanslar konusunda dikkatli olunmalıdır. İşlem sonrasında cilt bakımı için önerilerde bulunulmalı ve cildin güneşten korunması sağlanmalıdır.


iv) DERMATERAPİ (dermapen, dermaroler)

Dermaterapi, cildi yenileyen ve tedavi eden bir işlemdir. Bu yöntem, mikro iğneler aracılığıyla ciltte minik delikler açarak, cildin kendini onarım sürecini başlatır. İki ana cihaz türü vardır: Dermaroller ve Dermapen. Dermaroller, silindir şeklinde, cilde iğnelerle masaj yaparak uygulanırken; Dermapen elektrikli, kalem benzeri bir cihazdır ve mikro iğneleri daha kontrollü bir şekilde cilde nüfuz ettirir (Aust, Fernandes et al. 2008). 

Bu mikro delikler, cildin yenilenme sürecini tetikler. Cilt, delikleri kapatmak ve iyileştirmek için kolajen ve elastin üretimini artırır, bu da yeni ve sağlıklı dokuların oluşmasına yardımcı olur. Ayrıca, ciltteki kan dolaşımını artırarak, cildin daha genç ve sağlıklı görünmesine katkıda bulunur. Dermaterapi genellikle ağrısız bir işlemdir ve lokal anestezi gerekmez. İşlem sonrası hafif kızarıklık, hassasiyet veya hafif şişlik görülebilir; ancak bunlar genellikle kısa süreli ve hafif şiddettedir. İyileşme süresi kişiden kişiye değişiklik gösterebilir, ama genelde birkaç gün içinde cilt normale döner (Doddaballapur 2009)

Tedavi, genellikle birden fazla seans şeklinde uygulanır. Özellikle çatlakların görünümünü azaltmak ve cildi yenilemek için birden fazla seans gerekebilir. Seansların sıklığı ve tedavi süresi, cildin durumuna ve tedaviye verilen yanıta göre değişir. Dermaterapi, deri çatlaklarının görünümünü azaltmada ve cilt dokusunu yenilemede etkili olabilir, ancak bu yöntemi uygulamadan önce bir uzmana danışmak önemlidir.


v) PEELİNG

Peeling, ciltteki üst tabakanın kontrol altında soyulması ya da dökülmesini sağlayarak cilt yenilenmesine ve çeşitli cilt problemlerinin tedavisine yardımcı olan bir yöntemdir. Cildin üst tabakasındaki ölü hücrelerin ve hasar görmüş dokuların temizlenmesiyle, cildin daha genç ve canlı görünmesini hedefler. Bu yöntem lekeleri hafifletmek, cilt dokusunu iyileştirmek ve kollajen üretimini artırmak için de tercih edilir. Peeling işlemi kimyasal solüsyonlar veya fiziksel aletler kullanılarak yapılır. Kimyasal peelingde, cilt yüzeyine uygulanan kimyasal ajanlar, ciltte yenilenmeyi teşvik etmek için belirli bir derinlikte soyulma etkisi yaratır (Sharad 2013). 

Peeling işlemi, cildi yenileyerek çeşitli cilt sorunlarını, özellikle de çatlakları tedavi etmeyi amaçlayan bir dermatolojik uygulamadır. Bu yöntemle, cilt yüzeyinde birikmiş ölü deri hücreleri ve hasar görmüş doku tabakası, kimyasal ajanlar veya fiziksel araçlar kullanılarak dikkatlice uzaklaştırılır. Kimyasal peeling, cilde uygulanan kimyasal solüsyonlarla derinlemesine bir soyulma sağlayarak, alttaki daha sağlıklı ve genç cilt katmanının ortaya çıkmasını teşvik eder. Bu süreç, ciltte lekelerin ve çatlakların görünümünü azaltabilir, cildin genel dokusunu düzeltebilir ve kollajen üretimini artırarak cilt esnekliğini iyileştirebilir (Fischer, Perosino et al. 2010). 

Peeling işleminin ardından, ciltte hafif bir hassasiyet, kızarıklık ve pul pul dökülme oluşabilir. Bu tepkiler, uygulanan peeling tipine ve kişisel cilt özelliklerine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Çoğu kişi için bu yan etkiler hafiftir ve tedavinin faydalarına kıyasla geçicidir. Peeling seanslarının sayısı ve sıklığı, bireyin cilt sorunlarının şiddetine ve tedaviye verdiği yanıta göre kişiselleştirilir. Özellikle cilt çatlaklarının görünümünü azaltmak ve cilt yenilemek için birden fazla seans gerekli olabilir. Tedavinin başarısı ve süresi bireysel farklılıklara göre değişiklik gösterir, bu sebeple işle önce bir cilt uzmanına danışmak önemlidir. Etkin ve güvenli bir tedavi için, peeling uygulamasından önce dermatolojik bir değerlendirme yapılması ve bir cilt sağlığı uzmanının rehberliğinde ilerlenmesi önerilir (Reserva, Champlain et al. 2017). 


vi) PRP

PRP (Platelet-Rich Plasma) tedavisi, kişinin kendi kanı kullanılarak yapılan ve deri çatlakları başta olmak üzere çeşitli cilt sorunları için uygulanan bir yöntemdir. Tedavi sürecinde, öncelikle hastadan alınan kan özel bir işlemden geçirilir; bu işlem sırasında kanın plazma kısmı, içinde iyileşmeyi destekleyen proteinler, büyüme faktörleri ve hücresel elementler bulunan kısım, santrifüj yöntemiyle ayrıştırılır (Evans, Ivanic et al. 2021). Elde edilen zenginleştirilmiş plazma, cildin kendini onarmasını ve yenilenmesini sağlayan büyüme faktörleri nedeniyle, cilt çatlaklarının olduğu bölgelere enjekte edilir. PRP'nin cilt üzerindeki olumlu etkileri, kollajen ve elastin üretimini artırarak çatlakların görünümünü düzeltmeye yardımcı olması şeklinde gözlemlenir (Mohamed, Attwa et al. 2023)

Tedavi, genellikle birden fazla seanstan oluşur ve seanslar arasındaki zaman aralığı kişinin cilt durumuna ve doktorun önerilerine göre belirlenir. PRP tedavisinin sonuçları kişiye göre değişkenlik gösterdiği için, tedaviye başlamadan önce bu konuda deneyimli bir sağlık profesyoneline danışmak önemlidir. Tedavi genellikle minimal yan etkilerle ilişkilendirilir ve enjeksiyon sonrası hafif kızarıklık ya da şişlik gibi geçici reaksiyonlar meydana gelebilir (Sany, Mohamed Sobhi et al. 2022). 


vii) MEZOTERAPİ

Mezoterapi, cilt sorunlarını gidermek ve cildi gençleştirmek için kullanılan tıbbi bir estetik işlemdir. Bu tedavi, deri altına vitaminler, mineraller, amino asitler ve hyaluronik asit gibi besleyici maddelerin ince iğnelerle enjekte edilmesini içerir. Bu yöntem, 1952 yılında Dr. Michel Pistor tarafından keşfedilmiştir ve cilt tonunu düzeltme, selülit azaltma ve saç dökülmesini önleme gibi çeşitli amaçlar için kullanılmaktadır (Mammucari, Gatti et al. 2011)

Mezoterapi'nin ciltte beslenmeyi doğrudan hedef alması, kollajen ve elastin üretimini artırması ve yağ azaltma özellikleri ile bilinir. Genellikle ağrısız olan bu işlem, lokal anestezi ile yapılabilir ve tedavi planı kişiye özel olarak düzenlenir. Cilt bakımı ise cilt sağlığını korumak ve iyileştirmek için temizlik, nemlendirme, besleme ve koruma işlemleri içeren günlük veya haftalık rutinlerdir. Cilt bakımı ve mezoterapi arasında temel benzerlikler; cilt sağlığını ve güzelliğini artırmak, besleyici maddeler kullanmak ve kişiye özel tedavi sunmaktır. Farklar ise; cilt bakımının cilt yüzeyinde etkili olması, mezoterapinin ise deri altına uygulanarak cildin daha derin katmanlarını hedef almasıdır (Gamil, Ibrahim et al. 2018)


Mezoterapi'nin temel prensipleri şunlardır:

Doğrudan Besleme: Enjekte edilen besleyici maddeler doğrudan cildin ihtiyaç duyduğu bölgelere ulaşarak cilde daha genç ve sağlıklı bir görünüm kazandırmayı amaçlar.

Kollajen ve Elastin Stimülasyonu: Mezoterapi, cildin kendi doğal kollajen ve elastin üretimini artırmaya yöneliktir. Bu, cildin sıkılaşmasını ve gençleşmesini sağlar.

Selülit ve Yağ Azaltma: Mezoterapi, özellikle selülit tedavisinde kullanılarak yağ hücrelerini parçalayabilir ve cildin daha düzgün bir görünüm kazanmasına yardımcı olabilir.

Mezoterapi genellikle lokal anestezi kullanılarak uygulanır ve bir dizi seans gerektirebilir. Ancak, herkes için uygun olmayabilir ve bir uzman ve/veya sağlık personeli tarafından değerlendirilip uygulanmalıdır. Bu tedavi, cildin gençleştirilmesi ve cilt problemlerinin tedavisi konusunda bir seçenek olarak değerlendirilmektedir.


Temelde cilt bakımı ve/veya mezoterapi, cildin sağlığını ve görünümünü iyileştirmeyi amaçlayan ancak farklı yöntemlere dayanan iki ayrı estetik tedavi yaklaşımıdır.


Bu iki yöntem arasındaki BENZERLİKLER:

Cilt Güzelliği İçin Kullanım: Her iki yöntem de temel olarak cildin gençleştirilmesi, canlandırılması ve daha sağlıklı bir görünüme kavuşturulması amacıyla kullanılır.

Besleyici Maddeler Kullanımı: Her iki yöntemde de cilde özel vitamin, mineral, amino asit ve diğer besleyici maddelerin kullanılması yaygındır. Bu maddeler, cildin ihtiyaç duyduğu besinleri doğrudan almasına yardımcı olabilir.

Kişiselleştirilmiş Tedavi:Hem cilt bakımı hem de mezoterapi, bireyin cilt tipi, ihtiyaçları ve hedefleri göz önüne alınarak kişiselleştirilmiş bir tedavi planı oluşturmayı içerir.


Bu iki yöntem arasındaki FARKLILIKLAR:

Uygulama Yöntemi: 

- CILT BAKIMI genellikle yüzeyde kalmak üzere cilt üzerine uygulanan maskeler, losyonlar veya kremler gibi ürünlerin kullanılmasını içerir.

- MEZOTERAPI ise cildin orta tabakasına besleyici maddelerin ince iğneler aracılığıyla enjekte edilmesini içerir.


Etki Mekanizması:

- CILT BAKIMI, genellikle cildin yüzeyine etki ederek nemlendirme, temizleme ve tonlama gibi işlemlerle cildi iyileştirmeyi amaçlar.

- MEZOTERAPI ise cildin orta tabakasına doğrudan etki ederek kolajen ve elastin üretimini artırma, cildi sıkılaştırma ve cilt problemlerini tedavi etme amacını taşır.


Uygulama Alanları:

- CILT BAKIMI genellikle yüz, boyun, eller gibi geniş cilt bölgelerine genel bir etki sağlamayı hedefler.

- MEZOTERAPI daha spesifik alanlara odaklanabilir; örneğin, kırışıklıkların yoğun olduğu belirli bölgelere uygulanabilir.


Tedavi Süreçleri:

- CILT BAKIMI genellikle düzenli olarak yapılan bakım seanslarından oluşur.

- MEZOTERAPI bir dizi seans gerektirebilir ve daha invaziv bir tedavi yöntemidir.


Mezoterapi, ciltteki gençleşme, canlanma ve sağlıklı bir cilt görünümü elde etme amacıyla kullanılan etkili bir tedavi yöntemidir. Özellikle, cildin orta tabakasına vitamin, mineral ve diğer besleyici maddelerin enjekte edilmesiyle gerçekleştirilen bu tedavi, cilt problemlerini hedef alırken cildin yeniden canlanmasına da katkı sağlar. Bununla birlikte halk arasında bilinen adıyla, deri çatlağı veya 'stria', ciltte hamilelik, ani kilo değişimleri veya büyüme dönemleri gibi durumlarda ortaya çıkan ve dermis tabakasının zayıflaması sonucu oluşan çizgi tarzında izlerdir. Mezoterapi'nin ciltteki yenilenme ve sağlıklı bir görünüm kazandırma özellikleri, deri çatlakları üzerindeki etkileriyle de ilgi çekmektedir. Bu tedavi, deri çatlaklarının görünümünü azaltmaya yönelik bir çözüm olarak değerlendirilebilir. 


viii) İLAÇ VE KREMLER

Deri çatlakları için ilaç ve krem kullanımı, cildin iyileşmesine ve çatlakların görünümünün azalmasına katkı sağlayan bir tedavi yöntemidir. Topikal olarak uygulanan bu ürünler, A vitamini türevleri, hyaluronik asit, bitkisel yağlar ve çeşitli bitki özleri gibi aktif maddeler içerir. Bu bileşenler, ciltteki çatlakların görünümünü hafifletmeye ve cilt dokusunun onarılmasına yardımcı olur (Ud‐Din, McGeorge et al. 2016). 

Tedavi süreci, çatlakların şiddeti ve cilt tipine bağlı olarak değişen süre ve düzenlilikte ilaç veya krem uygulanmasını gerektirir. İlaç ve krem kullanımı genellikle çatlakların görünümünde kademeli bir iyileşme sağlar ve bu ürünler çoğu zaman diğer tedavi yöntemleriyle birlikte kullanılır (Korgavkar and Wang 2015).

Her cilt tipinin farklı yanıtlar verebileceği ve etkinliğin kişisel farklılıklar gösterebileceği unutulmamalıdır. Bu sebeple, cilt çatlaklarının tedavisinde ilaç ve kremlerin kullanımından önce dermatolojik bir değerlendirme yapılmalı ve bir cilt uzmanının önerilerine başvurulmalıdır. 


hLC 8 Anti-Aging Krem 

hLC 8 Anti-Aging Krem farklı ciltleri için tasarlanmış ve TC Sağlık Bakanlığı onaylı bir kozmetik üründür. İçeriğindeki aktif ingredientler sayesinde NEMLENDİRİCİ ve YUMUŞATICI, ANTİOKSİDAN, ANTİ-AGİNG (Yaşlanma Karşıtı), ANTİMİKROBİYAL ve ANTİENFLAMATUAR gibi birçok özelliği bir arada sunarak öne çıkan bir üründür.

Anti-aging kelime olarak anlamı yaşlılığı önlemektir ki bu pek de mümkün değildir. Çünkü yaşlılık önüne geçilemez bir süreçtir. Zamanın izlerini yüzümüzde, ellerimizde ve vücudumuzda görmeye başladığımız andan itibaren anti-aging kremlerine ya da en pahalı bakım ürünlerine saldırı başlar. Aslında anti-aging tedavi kavramı denildiğinde anlatılmak istenen, daha sağlıklı uzun bir yaşam sürebilmeyi sağlayabilmek ve sağlıklı yaşlanabilmektir. Bu da bir çeşit paket programdır ve bu nedenle de multi-disiplener bir yaklaşım olarak ele alınmalıdır. Yani, beslenmeden tutun da fiziksel aktiviteye, yeterli uykuya, dermatolojik bakıma ve estetik cerrahisini de kadar içine alan, hatta tüm sağlığı ilgilendiren değerlerle desteklenmesi gereken sağlık paket programıdır.

Yaşlanma karşıtı kremler hem yoğun nem sağlamakta hem de cilde bakım yapmaktadır. Genç yaşlarda cilt kendi kendini onarabilmektedir. Bunun yanı sıra cilt "nem"e de sahiptir. Yaş itibariyle cilt nemini ve gerginliğini kaybedebilmektedir. Bu nedenle anti-aging ürünler kullanılabilmektedir. Anti-aging kremler, cilt yaşlılığını geciktirici ve ilk kırışıklıkları hafifletici içeriklere sahiptir. Sözü edilen ürünler sarkmalarla, kırışıklıklarla da mücadele etmekte ayrıca cilde bakım yaparak oluşabilecek problemlere karşı da önlem almaktadır.

En önemli koruma mekanizması deri altı kolajen ve elastin liflerini güçlendirmektir. Bu da DÜZENLİ KULLANILAN nemlendiricilerle mümkündür. 

DERİ ELASTİKİYETİNİ ARTIRMAK, deri altı dokusunun genişlemesine ya da büyümesine paralel olarak esnemesine yol açacaktır. 


Deri çatlağı (stria) görünümünün değerlendirilmesi 

Bu projede planlanan prosedür mikroenjeksiyon ve hLC 8 kremi uygulamalarını içerir. Bu iki aşamanın bir arada kullanılmasıyla deri çatlaklarının (stria) görünümünün iyileştirilmesi ve tedavi edilmesi amaçlanmaktadır. Uygulama süreçleri kişiye özel olarak planlanan belli bir kişisel program dahilinde gerçekleştirilir. 

- Katılımcı Seçimi: Çalışmaya katılacak kişileri belirleme, yaş, cilt tipi, cinsiyet gibi faktörlere dikkat edilerek deri çatlaklarının (stria) görünümünün iyileştirilmesini isteyen bir grup (30 kişi) oluşturulur.

- Danışmanlık ve Değerlendirme: Kişisel danışmanlık, uzman dermatolog tarafından yapılır. Bireysel ihtiyaçları doğrultusunda uygun prosedürleri ve hizmetleri belirlemek için bir danışmanlık gerçekleştirilir. Kişisel beklentilerini anlamak, cilt sorunlarını belirlemek ve doğru tedavi planını oluşturmak önemlidir. Cilt tipini doğru bir şekilde değerlendirmek, etkili bir cilt bakım programının temelidir. Cilt tipi analizi ve hasarlı bölgenin büyüklüğünü belirleme gibi değerlendirmeler yapılır. 


Deri çatlakları (stria) görünümünü iyileştirmek amacıyla mikroenjeksiyon uygulaması planlamadan önce dikkate alınması gereken bazı kriterler vardır. Bu kriterler, kişinin sağlık durumu, cilt tipi ve deri sorununun şiddeti gibi faktörleri içerir. Bu kriterler arasında; 

- Sağlık Durumu ve Geçmişi: Kişinin genel sağlık durumu değerlendirilmelidir. Özellikle cilt hastalıkları, alerjiler, kanama bozuklukları veya kronik sağlık sorunları gibi durumlar değerlendirilir. Bu, uygulamanın uygunluğunu ve olası riskleri belirlemede önemlidir.

- Cilt Tipi ve Renk Değişiklikleri: Cilt tipi, tedavinin etkinliği üzerinde etkilidir Özellikle açık tenli veya koyu tenli kişilerin, cilt renginde oluşabilecek değişiklikler hakkında bilgilendirilir ve bu konuda yapacakları anlatılır.

- Deri Çatlaklarının Yeri ve Durumu: Çatlakların boyutu, rengi, derinliği ve yerleşimi gibi faktörler, tedavinin yöntemi ve etkinliği üzerinde etkilidir. Bu durumlar detaylı bir şekilde incelenir ve değerlendirilir. 

- Beklentiler ve Risklerin Anlatılması: Kişinin tedavi öncesinde beklentileri ve bu tedavi sonucunda elde edebilecekleri hakkında detaylı bir şekilde bilgilendirilir. Ayrıca; olası riskler, yan etkiler ve tedavi sonrası bakım gereksinimleri hakkında da detaylı bilgi verilir.


- Uygulama: Yapılacak işlemler uzman personel tarafından uygulanır. Bu işlemler steril ve özel olarak tasarlanmış odalarda uygulanacaktır. Uygulamalar 2 aşamada olur; 

1. Aşama: Mikroenjeksiyon uygulaması, deriye ince iğneler aracılığıyla belirli bölgelere yapılan bir işlemi içermektedir. Bu yöntemin esas hedefi, endotel hücrelerini aktive ederek büyüme faktörlerinin salınmasını sağlamaktır. Bu durum, dokunun yeniden yapılanmasını ve iyileşmesini başlatır. Bu işlem, hücresel tepkilerin başlatılmasına ve dokunun yenilenmesine destek olmayı amaçlar.

Deri çatlaklarının (stria) görünümünü iyileştirmek için yapılan mikroenjeksiyon uygulaması, özel ve uzmanlık gerektiren bir alandır ve ayrıntılı bir planlama ve denetim gerektirir. Bu nedenle uzman bir hekim bu uygulamayı yapmalıdır. Genel olarak, mikroenjeksiyon uygulaması kişiye özel olarak belirli seanslarla planlanır. Bölgesel olarak gerçekleştirilir. 

2. Aşama: Diğer bir yöntem olan hLC kremi uygulaması ise fibroblast aktivasyonu üzerine odaklanır. Dermisin temel bileşenleri olan ekstrasellüler matriks (ECM) ve liflerinin doğal yolla yenilenmesini destekler. hLC kremi günlük olarak ve belirli bir süreç boyunca düzenli aralıklarla kullanılacaktır. Yani, bu krem, mikroenjeksiyon uygulamasında sonra günde 2 defa 12 saat aralıkla ve her uygulamada 5 ml olacak şekilde hasarlı bölgeye uygulanır. Her krem uygulamasında sonra dairesel hareketler ile fazla bastırmadan 15 boyunca masaj yapılacaktır. 


Mikroenjeksiyonun etki mekanizması, endotel hücrelerinin aktivasyonu üzerine odaklanırken, hLC kremi fibroblast aktivasyonunu destekleyerek dermisin yapılarını yenilemeyi amaçlar.


- Ölçüm Araçları:

Mikroenjeksiyon öncesi çatlak alanları belirlenir. Bu alanların büyüklüğünü hesaplamak için dijital yüzey alan ölçüm araç ve yöntemleri (planimetri) kullanılır. Bu amaçla çatlak alanın yanına referans ölçü birimi uygulanır (1 cm’lik bar veya milimetrik kağıt vb). Çatlak alanları standart ışıkta, aynı açı ile çekilen ve yanında bar değeri olan dijital görüntüler bilgisayara aktarılır. Böylece tedavi öncesi deri çatlağı (stria) büyüklüğü cm2 cinsinden hesaplanabilir. Bu işlemler her seanstan sonra tekrarlanarak tedavinin etkinliği değerlendirilir. Sonuçta tedavi öncesi ve sonrası görseller ile bunların cm2 cinsinden büyüklüğü tespit edilir. Böylece tedavinin etkinliği hakkında değerlendirmeler yapılabilir.

Bu arada katılımcılarla düzenli görüşmeler yaparak subjektif geri bildirimleri alınır.