Hilmi Ziya Ülken'de Milliyetçiliği Haritalandırmak


Danış M. F.

Özne , cilt.17, sa.34, ss.873-899, 2021 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 17 Sayı: 34
  • Basım Tarihi: 2021
  • Dergi Adı: Özne
  • Derginin Tarandığı İndeksler: Other Indexes
  • Sayfa Sayıları: ss.873-899
  • Atatürk Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Kendisini sistemli düşünceye adamış bir mütefekkir olarak Hilmi Ziya Ülken; felsefe, sosyoloji ve tarih gelenekleri içerisinde oluşturduğu fikir dünyasının her veçhesinde aynı yönelimi görebileceğimiz, farklı dönemlerde farklı geleneklere eğilimli olmakla birlikte hayatının sonuna kadar tek bir gaye için çalışmış bir isimdir. Milli Mücadele döneminin kasvetli fikir dünyasından Cumhuriyetin tektipleştirici ideolojik ortamına dek, Anadolu merkezli bir kültür dünyasının canlandırılması, ihyası ve bu bağlamda ortak bir “yaşam karakteri”, bir ethos oluşturulması, Hilmi Ziya’nın asıl uğraşı olmuştur. Literatürde Hilmi Ziya’nın milliyetçiliği üzerinde çokça durulmuş olsa da onu tüm karakteriyle ortaya koyacak, farklı dönemlerde aldığı farklı biçimlere dikkat çekecek, dahası onun kültürel karakterinin ötesinde siyasi/ideolojik yönünü tespit edecek çalışmaların sayısı oldukça azdır. Bu çalışmada belli başlı üç sav ileri sürülmüştür. Bunlardan ilki, Hilmi Ziya’nın milliyetçiliğini ikili bir tasniflemeye tabi tutmanın, onun anlaşılırlığını ve tutarlılığını arttıracağıdır. İlkiyle bağlantılı olarak düşünülmesi gereken ikinci sav, Hilmi Ziya’nın bizzat kendisinin vurgulamaya çalıştığı bir mesele olsa da Anadoluculuğu salt kültürel bir öze dönüş hareketi olarak tanımlamanın doğru bir perspektif oluşturmayacağıdır. Zira Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi’nde net bir şekilde altı çizilen bu husus, Hilmi Ziya’nın erken dönem Anadoluculuğu göz önünde tutulduğunda hareketin siyasi ve ideolojik tarafının üstünü örtmektedir. Oysa kendisinin yeni yayınlanan erken dönem eserleri (Anadolu Hayali ve Anadolu Köklerini Arayış) göstermektedir ki ilk sistematize edildiği haliyle Anadoluculuk, yeni siyasal tasarıların söz konusu olduğu Milli Mücadele ortamında, felsefi ve sosyolojik temelleri itibariyle oldukça güçlü bir pozisyonda bulunan siyasi bir akım görünümündedir. Çalışmada ileri sürülen üçüncü sav, Hilmi Ziya’nın Anadoluculuğunun, içerdiği şiarlar bakımından resmi ideolojiyle derin bir ayrışma içinde bulunduğu, özellikle bu farklılığın hissedildiği erken dönem boyunca Cumhuriyetin ideal vatandaş prototipinden çok farklı bir aidiyet kategorisi öngördüğüdür.

Hilmi Ziya Ülken, as a thinker who devoted himself to the systematic thought, is someone who was adhered to the same tendency in every aspect of the world of ideas he formed within the traditions of philosophy, sociology and history. In different periods of his lifetime, Ülken was inclined to various movements; however, his purpose never underwent a change until the end of his life. From the gloomy intellectual world of the War of Independence to the standardizing ideological environment of the early Republican area, the revival of Anatolian-centered cultural world and the creation of a common “life character”, an ethos, dominated Ülken’s works. In the literature, while we can find the analysis of his view on nationalism in many works, the number of the publications that aim to reveal his political/ideological, i.e. not only cultural, understandings and focus on his different characters as a whole is quite few. In this study, three major arguments are discussed. The first of them is based on the idea that the dual-classification of Ülken’s nationalism serves to improve his intelligibility and manifestation. The second argument, which should be considered in relation with the first one, is that defining “Anatolianism” as an absolute cultural movement to return oneself is incorrect, despite the fact that it is a concept Ülken himself emphasized on. Yet this issue, which is clearly underlined in Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, conceals the political and ideological side of the movement, when regarding Ülken’s early pro-Anatolianism stance. However, his early works (Anadolu Hayali and Anadolu Köklerini Arayış) show that Anatolianism, as it was first systematized, is seen as a political trend that occupies a very strong position in terms of its philosophical and sociological bases during the period of the War of Independence when new political designs are in question. According to the third argument of the study, Anatolianism is in a deep separation with the official ideology in terms of the principals it contains. In addition to that, it predicts a very different category of belonging than the ideal citizen prototype of the Republic, especially during the early period when this difference was felt.