Uluslararası Sanat ve Estetik Dergisi, sa.9, ss.187-203, 2022 (Hakemli Dergi)
Sanat; duygu ve düşüncenin en estetik boyutuyla sese, söze, mimiğe, hareket ve eyleme, yazıya, renge, çizgiye... Vb. dışavurumu olarak tanımlanır. İnsanın doğa ve nesnelerle arasındaki estetik paylaşımı dünden bugüne toplumsal yaşamın öncelikleri arasındadır. Mağara duvarlarından başlayarak günümüze kadar insanın var olma serüveninde istemli veya istemsiz kurduğu bu ilişki, anlatımcılığı kişiselleştirmesine yani sanatçının kendi üslubunu oluşturmasına imkân tanımıştır. İçselleştirilmiş bir duyguyu, düşünceyi ruhsal bir eyleme dönüştürmek ya da görselleştirmek anlatımcılığın doğal bir sonucudur artık.
19. yüzyılın sonlarında bilimin sağladığı gelişim ve değişimin de etkisiyle endüstriyel bir çağ yaşanmaya başlanmıştır. Endüstriyel kentler, insanı kendine ve yaşadığı topluma yabancılaştırmış; sınıfsal uçurumlar beraberinde yozlaşmış bir toplumu meydana getirmiştir. Duygudan yoksun bu yaşam biçimi, ruhsal olarak içine kapanık bireyin içselleştirdiklerini dışa vurma eğilimini körüklemiştir. Bu etkileşim 20.yy sanatında sürrealist ve ekspresyonist (dışavurumcu) sanat anlayışlarının şekillenmesini sağlar.
Literatür tarama yönteminin kullanıldığı bu araştırmada, 1940 sonrası modern resim sanatı anlayışına sıra dışı bir soluk getiren soyut dışavurumcu akımın ortaya çıkışındaki sebep ve sonuç ilişkileri ortaya konulmuştur. Dönemin öncülerine ait eserler analitik olarak çözümlenmeye çalışılmıştır. Anlatımcılığın en güçlü öncülerinden olan soyut dışavurum resmi günümüz sanat anlayışı içinde hâlen varlığını sürdürmeye ve genç sanatçıları etkilemeye devam etmektedir.