Uluslararası Katılımlı 74. Türkiye Jeoloji Kurultayı, Ankara, Türkiye, 11 - 15 Nisan 2022, ss.1-2
İzmir ve çevresinde
tarihsel ve aletsel dönemde çok sayıda deprem meydana gelmiştir. Böylelikle
İzmir ve çevresine ait üst kabuk; yıkıcı deprem üretme potansiyeline sahip çok
sayıdaki diri fay segmenti ile parçalanmıştır. Hem karada hem de Ege Denizi’nde
yeralan bu faylar, bölgedeki stres değişimine uygun olacak şekilde yanal ve
düşey atımlı fay mekanizmasıyla çalışarak değişik boyutlarda fay bloklarının
gelişmesiyle sonuçlanmıştır. Bölgede
özellikle 2005 Sığacık Körfezi’ndeki deprem ile başlayan ve 30 Ekim 2020 Sisam
depremi ile devam eden yüksek sismisite, İzmir ve çevresindeki yaşam
alanlarında önemli hasarlar meydana getirmiş ve can kayıplarına neden olmuştur.
Bu çalışmada söz konusu yapısal elemanların kinematik özelliklerini irdelemek
amacıyla 2009 yılından bu yana TÜBİTAK (108Y285, 106G159 ve Deprem Odaklı Yer
Bilimleri Araştırma Alanı Saha Çalışması Destek projesi) ve Dokuz Eylül
Üniversitesi destekli projeler (2015.KB.FEN.034, 2018.KB.FEN.010,
2018.KB.FEN.013) kapsamında GNSS ve gravite çalışmaları yürütülmüştür. Yapılan
bu çalışmalar kapsamında özellikle bölgede yıkıcı depremlerden etkilenen
alanlara yakın kinematik yapıların çevresinde 22 adet GNSS istasyonları
kurularak ölçümler yapılmıştır. Ayrıca çalışma alanındaki gravite ölçümlerinden
elde edilen anomalilerden yararlanarak da kinematik yapıya ait elemanın kabuk
içindeki özellikleri ile ilgili değerlendirmelerde bulunulmuştur. Yapılan
yersel gravite ölçümleri ve uydu gravite verileri ile de tanımlanan ve olası
kinematik yapıların kabuk içindeki gravitasyonel özellikleri irdelenmiştir.
Ayrıca yine GNSS gözlemlerinden elde edilen bulguların Coulomb analiziyle
değerlendirilmesiyle de deprem etki alanının gerek yanal gerekse düşey yöndeki
gerilim yayılım özellikleri ile ilgili sonuçlar elde edilmiştir. Böylece, İzmir
ve çevresinde yapılmış GNSS gözlemlerinden elde edilen bulgular, deformasyon
saptamaları, gravite değişimleri, bunların depremler ve çalışma alanındaki
diğer jeofizik bulgular ile ilişkisi sunulacaktır. Buna göre, GNSS gözlemlerinden elde edilen veriler
kullanılarak yapılan gerilim hesaplamaları 30 Ekim 2020 depreminde en büyük
yıkımın olduğu bölgenin tehdit altında olduğu depremden çok önce
belirlenmiştir. Bu sonuç, bir depremin oluşumu öncesinde GNSS ve gravite
verileriyle sürekli izlenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Many earthquakes have
occurred in Izmir and its surroundings in the historical and instrumental
period. Thus, the upper crust of Izmir and its surroundings; it is fragmented
by numerous active fault segments that have the potential to produce
destructive earthquakes. These faults, located both on land and in the Aegean
Sea, have resulted in the development of fault blocks of different sizes by
working with the lateral and vertical slip fault mechanism in accordance with
the stress change in the region. The high seismicity in the region, which
started with the 2005 Sığacık Bay earthquake and continued with the 30 October
2020 Samos earthquake, caused significant damage to the living areas in and
around Izmir and caused loss of life. In this study, GNSS and gravity studies
have been carried out within the scope of projects supported by TÜBİTAK
(108Y285, 106G159 and Earthquake Oriented Earth Sciences Research Area Fieldwork
Support project) and Dokuz Eylul University (2015.KB.FEN.034, 2018.KB.FEN.010,
2018.KB.FEN.013) since 2009 in order to examine the kinematic properties of
these structural elements. Within the scope of these studies, measurements were
made by establishing 22 GNSS stations around the kinematic structures close to
the areas affected by destructive earthquakes, especially in the region. In
addition, using the anomalies obtained from the gravity measurements in the
study area, evaluations were made about the properties of the element belonging
to the kinematic structure in the crust. The gravitational properties of the
possible kinematic structures in the crust, which are also defined by the
terrestrial gravity measurements and satellite gravity data, are examined. In
addition, results related to the stress propagation properties of the
earthquake impact area in both lateral and vertical directions were obtained by
evaluating the findings obtained from GNSS observations with Coulomb analysis.
Thus, the findings obtained from GNSS observations performed in Izmir and its
surroundings, deformation determinations, gravity changes, their relationship
with earthquakes and other geophysical findings in the study area will be
presented. Accordingly, strain calculations using the data obtained from GNSS
observations were determined long before the earthquake, when the region with
the greatest destruction was under threat in the 30 October 2020 earthquake.
This result reveals that an earthquake should be continuously monitored with
GNSS and gravity data before its occurrence.