International Conference of Language and Communication, İzmir, Türkiye, 10 - 13 Haziran 2012, ss.445-460
Genel olarak geleneksel kültürün simgesel düzeyde yeniden inşası
doğrudan doğruya ticari kültür endüstrilerinin ve özel olarak da medya
kuruluşlarının her alanda yaygınlaştırdıkları etkili simgelerin dolaşımıyla
gerçekleşmektedir. Tarihsel açıdan bakıldığında, Anadolu’da lokalize olmuş
kültürel değerler ve duyuş-düşünüş-davranış kalıplarının 20.yüzyılın
başlarından itibaren modernleşmeyle birlikte çözülmeye başlaması, özünde
kültürel alanın piyasa mantığına tabi olmasının bir sonucudur. Tüm dünyada
özellikle ticari etkinliklerin kültürel ürün, içerik ve pratiklere egemen
olmaya başlamasıyla birlikte hız kazanan metalaşma süreci, Türkiye’de de sadece
kültürel alanın değil, aynı zamanda özgün düşünce ve deneyimlerin de
metalaşmasını ve piyasalaşmasını beraberinde getirmiştir. Reklâmcılık
uygulamalarının gitgide küreselleşen kültür endüstrilerinin ve çok uluslu medya
kuruluşlarının tüm dünyada üniform bir kültürel yapıyı dayatma eğilimlerinin
vazgeçilmez bir aracı haline gelmesi ve bunun sonrasında kitlesel bir eğilim
olarak yerleşiklik kazanan genel tüketim alışkanlıkları, söz konusu kültür
piyasalaşmasının temel belirleyenleridir. Bu çalışmada, ilk kültürel ürün ve
hizmetin masumane bir şekilde pazarlanması girişiminden günümüz tüketim
toplumunun bireylere ve toplumlara yanılsamalı bir kimlik ve belli bir toplumsal
konum dayatan “yükselen değerler”ine varıncaya kadar gelişen süreç modern
Türkiye’de ulusal / geleneksel kültürün küresel medyatik dönüşümü bağlamında
değerlendirilmeye çalışılacaktır. Yine bu bağlamda, Türkiye kültürel yaşamına
ilişkin kimi değişimleri açığa vuran yansımalar tarihsel bir analojiyle,
Anadolu’nun geleneksel kültüründeki kırılmalar düzleminde küreselleşme
paradigması ışığında yeniden değerlendirilmektedir.