MADEN VE YAPI İŞLERİNDE İSG, Yunus Emre Benkli, Editör, Atatürk Üniversitesi AÖF, Erzurum, ss.1-32, 2019
Maden işletmelerinde yeraltı ocaklarının olması ve çalışma
şartlarının ağırlığı nedeniyle diğer iş kollarından çok farklı tedbirler
alınmasını gereğini ortaya koymaktadır. Çünkü açık işletmeler de dinamitleme,
sondaj, kayaç kesme, blok çıkarma dışında yer altı işletmelerinde havalandırma,
ulaşım ve ateşleme ile üretim gibi çalışmalar ve şartlar ön plana çıkmaktadır.
Bu durumda da güvenlik konusunda maliyetler artmakta ve normal iş kollarına
nazaran daha karmaşık tedbirler alınması gündeme gelmektedir. İşte bu
tedbirlerin tarihçesi incelendiği zaman konuya ait ilk örnekler M.Ö 2000’li
yıllarda hazırlanmış ve uygulanmış olan Hammurabi Kanunlarında görülmektedir. O
yıllarda yapıların müteahhitlerine yönelik yaptırımlar ve cezai uygulamaların
yanında Mısır Piramitleri’nin yapımı sırasında taş ocaklarındaki işçilerin
sağlıklarına ve çalışma sürelerine yönelik bir dizi uygulamanın olduğuna da
tarihi kayıtlarda rastlanmaktadır. M.Ö 400’lü yıllarda Hipokrat’ın kurşun
zehirlenmesine dair tespitleri ve daha ziyade hastalıklara yönelik tedbirlerin
alındığı göze çarpmaktadır. Dünyada İSG konusunda yaşanan gelişimler daha çok
sanayileşmeyle paralel olarak görülmekte, sanayi devrimi öncesi madenciliğin
gerek ilkel şartlarla yapılması gerekse de üretimin küçük miktarlarda olması
tedbirlerin daha çok hastalıklara ve çalışma sürelerine dair olduğu
görülmektedir. Sanayileşmenin hızlı bir şekilde arttığı dönemlerde ise
madencilik alanında da devrim niteliğinde gelişmeler olmuş üretim ve
işverenlerin gelirleri artmıştır. Bu artışın en büyük sebeplerinden biri düşük
işçi ücretleri, yüksek çalışma saatleri olup, yüksek karlar şeklinde kendini
göstermiştir. Bu durumda da işçilere yönelik sağlık ve güvenlik tedbirleri hep
ikinci plana atılmış, maliyetlerin yükselmemesi için bu gibi önlemlerden hep
kaçınılmıştır. Ülkeler tarafından işçi haklarına, güvenliklerine ve maruz
kaldıkları hastalıklara yönelik birçok kanun, tüzük ve yönetmelikler çıkarılmak
kaydıyla İSG konusunda gelişmeler kaydedilmiş, 1919’da Uluslararası Çalışma
Örgütü’nün (ILO) kurulması sonrasında ise İSG konusunda birçok sözleşme
uygulamaya sokulmuştur. Ülkemizde ise İSG konusundaki gelişimler Cumhuriyet
dönemi öncesi ve sonrası olarak iki grupta incelenebilir. Osmanlı İmparatorluğu
döneminde ülkemiz sanayileşmeden çok etkilenmediği için İSG konusundaki gelişim
Cumhuriyet dönemi sonrasında görülmektedir. 1865’de ki Dilaver Paşa Nizamnamesi
ile başlayan işlemler İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile son şeklini almıştır.
Ülkemizde
ve dünyada ISG ile Maden ISG Mevzuatları, ilgili tüm kuruluşlara, işverenlere
ve çalışanlara sağlık ve güvenlik adına birçok haklar ve yükümlülükler
getirmektedir. İş kazaları ve meslek hastalıkları bakımından da çalışanlar
lehine birçok düzenlemeleri barındıran kanun ve yönetmelikler bütünüdür. Madenlerde
üretim yapılıp çalışmalara başlanıldığı ilk çağlardan bu yana, çalışanların bu
ortamlarda birçok tehlikelere, kazalara veya hastalıklara maruz kalmaları
nedeniyle birçok tedbirler alınmıştır. Bu
tedbirler zaman zaman belgelere dökülerek uygulanmış bazen de çalışanlara
bizzat duyurulmak üzere sözlü ifade edilmiştir. Zaman içerisinde sanayi ve
teknolojilerin çok hızlı bir şekilde ilerlemesinin yanında çalışma ortamlarında
güvenlik ve sağlık adına sayısız sorunlar da görülmeye başlanmıştır. Bu durumda
İSG konusunda da en riskli ve tehlikeli iş kolu sayılan madenlerde arama,
hazırlık, üretim, nakliyat ve cevher hazırlama
işlemlerinde birçok tedbir alınması gündeme gelmiştir. Böylece madencilik
iş kolu İSG konusunda her zaman uygulama yapılan sektörlerin başında gelmiştir.
Bu durumda da yapılan işle güvenlik ve sağlık arasında ilişki kurmanın
tarihçesi oldukça eski çağlara dayanmakta ve ilk çağlardan günümüze kadar
sürekli gelişerek yenilenmektedir.