Gülten Akın: Şiirde Israr, Etikte İnat (Etik Endişesi Bağlamında Gülten Akın ve Şiirsel Pratiği Üzerine Bir İrdeleme)


Köse H.

İncelikler Tarihi Gülten Akın Şiiri, Asuman Susam-Duygu Kankaytsın, Editör, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, ss.169-186, 2022

  • Yayın Türü: Kitapta Bölüm / Araştırma Kitabı
  • Basım Tarihi: 2022
  • Yayınevi: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Sayfa Sayıları: ss.169-186
  • Editörler: Asuman Susam-Duygu Kankaytsın, Editör
  • Atatürk Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Şiir, inatçı ve ısrarlı bir pratik haline geldiği andan itibaren yaşamın ereğini, ömür boyu tüm yazınsal etkinliğin aktığı ana mecrayı tanımlar. Gerçekten de büyük bir hevesle yola çıkan pek azımız bu mecrada ömür boyu akıp gidebilir. Çünkü hep söylenegeldiği üzere, şiir gizliliğin rahatlığını değil, kendini açmanın huzursuzluğunu göze almayı gerektirir. Sahih, özgün ve soy bir şair için başka türlüsü de düşünülemez zaten. Öte yandan, faili tanımlayıcı bir uğraşa dönüştürülmüş her pratik, varoluşsal bir gerekçe işlevini görür. Her ne kadar meslek veya kariyer sözcükleriyle yan yana getirilmesi hayli sakınca yaratsa da, durum şiir için de geçerlidir. O, yani şiir, mutat yaşam dünyasına karşı bir aykırılık ve başkaldırı formudur. Gerçekten de yaşamı rutinden kopmanın alternatif normlarını yaratacak tarzda deneyimlemeyi aklına koymuş birisi için bu tanımın hakkını verebilmek -hele de bu kişi, eril tahakkümle biçimlenmiş bir toplumda yaşayan ve şiir yazarak kendini ifade etmeyi seçmiş bir kadınsa- çok önemlidir. 1940'lı yıllardan 2010'lu yılların başlarına dek kesintisizce uzanan bir hat üzerinde inat ve ısrarla sürdürülmüş bir serüvenin yekûnu dikkate alındığında, söylenebilecek en muteber şey, Gülten Akın'ın tartışmasız biçimde Türkiyeli kadın şairlerin en büyüğü olduğudur. Akın'ın müdanasız, müşfik ve kalabalık sevgilerden, annece ve kadınca duyuşlardan, cesur ve diri dayanışmalardan el alan eleştirisi, yabancılaşmadan bencilliğe, varoluşsal aidiyet sorunlarından yitikliğe, kadınlık meselesinden geleneğin ürettiği şiddete, kayıtsızlıktan yalnızlığa, kısaca çağa hoyratça damgasını vurmuş olan tüm egemen ilişki biçimlerinin faydacı kabuğunu derinden çatlatır, kırar, sorgular, ifşa eder. Gülten Akın şiirinin odağa aldığı etik endişelerin çerçevesini bir tek cümleyle özetlemek gerekirse, şöyle de denebilir kuşkusuz: O, “insan sorumluluktur” diyen bir diskurdan hareketle, insan-insan, insan-toplum ilişkilerinde ortaya çıkan sorun alanlarının, açılmış ama gereğince kapatılamamış yaraların onarıcı etiğini inşa eder. Bu yazıda, Akın’ın, varoluş gerekçesini yalnızca düşünmekte ve yazmakta bulan birisinin inatçı çabasıyla sürdürülebilecek şairliğinin hangi etik ve estetik kaygılardan doğmuş olabileceği konusunu irdelemeye çalışacağız.