İstanbul Kıyılarındaki Mekânsal Dönüşümün 1950’ler ve Sonrasının Tarihsel Mimari Pratiklerle Ele Alınması


Creative Commons License

Kızılelma S.

Uluslararası Zanaattan Sanata Kongre ve Jürili Karma Sergisi 2021, Uşak, Türkiye, 14 - 16 Aralık 2021, ss.328-336

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Uşak
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.328-336
  • Atatürk Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

ÖZET

İstanbul kıyılarının gelişimi ve değişimi geçmişten günümüze gerek uygulama alanında gerek akademik anlamda sıklıkla tartışılmıştır. Çalışmada bu tartışmanın tarihsel süreç içerisindeki yerine değinilmiş ve kıyı mekanını ona etki eden pratiklerle beraber inceleyebilmek amaçlanmıştır. Bu inceleme yapılırken felsefe ve mimarlık tarihinde mekâna dair söz söylemiş farklı akımlar ve temsilcileri ele alınmış ve bu pratikler üzerinden İstanbul kıyılarının ve sahil şeridinin tarihsel süreci incelenmiştir. Özellikle 1950’lerden sonraki değişimlerin kentsel kıyı mekanına etkileri inceleme kapsamında ele alınmıştır. Geçmişten günümüze insan eliyle meydana gelen değişmeler sonucu kıyılar doğallıklarını kaybederek kentin sorunlu bölgeleri haline gelmişlerdir. Bu sorunlu bölgelere farklı mimar ve düşünürlerin fikirleri kapsamında yaklaşılmış, kavramsal okumalar ve pratikler üzerinden tartışılmıştır. Mimari okumalarda, G. Deleuze ve F. Guattari’nin yaratıcı bir çokluk felsefesi ele alındığında, iki farklı yakayı birbirine bağlayan ya da birbirinden koparan İstanbul kıyılarındaki çok anlamlılığı; Anthony Vidler’in sınıflandırmasıyla üç farklı tipolojisi üzerinden ele alınan kıyıdaki katmanlaşmayı; Derrida’nın yapı sökümcülük felsefesinin iki aşamalı radikal eleştirisini kıyı çizgisi üzerinden incelediğimizde bu eleştirinin sunduğu bozma ve yeniden inşa etme süreçlerini ve Bernard Tschumi’nin labirent ve piramit metaforunda mekanı algı ve gerçekliğin bir arada olduğu, deneyimsel pratiklerle ele almanın eleştirisini İstanbul kıyıları üzerinden yapabilmeyi sağlamıştır. Sonuç olarak İstanbul kıyılarında biriken tüm bu olasılıklar farklı girdilerle farklı potansiyeller oluşturmaktadır. Bu potansiyeller kentin farklı katmanlarında farklı alternatifler oluşturmanın yanında KARA KENTİ- KIYI KENTİ- SU KENTİ aşamalarıyla değişen İstanbul’a bir KATMANLAŞMA sağlamaktadır. Katmanlaşmanın kakofonisi (uyumsuzluk) sonucu oluşan ve deneyimlenmeler ile çoğaltılabilecek bu potansiyeller kümesi, alternatif anlamları ifşa etme ya da tamamen anlamından bağımsızlaştırma/anlamsızlaştırma ve hatta anlamından koparma süreçlerinden geçerek, mekân- algı kavram ikilisini tarihsel süreç ışığında deneyimlerle beraber ele almayı sağlamıştır.

Anahtar Sözcükler: İstanbul kıyıları, mekânsal dönüşüm, mimari pratikler