TASAVVUR / TEKIRDAG THEOLOGY JOURNAL, cilt.6, sa.2, ss.611-655, 2020 (Hakemli Dergi)
İlahî vahyin son halkası olan Kur’ân, şirk, küfür, nifak ve zulmün her türlüsünden insanlığı kurtarmak için gönderilmiştir. Kur’ân, kendini yeni bir
medeniyyet tasavvuru olarak insanlığa takdim etmiştir. Bunun için kendisine
inananların, onu okuma, anlama ve hayatlarına taşımada rehber olmasını istemektedir. Müslümanlar, Kur’ân’ı sadece telaffuz ederek onun istediği bu
rehberliği tam anlamıyla yerine getirmiş olamazlar. Müslümanlar, hem ellerinde bulunan Kur’ân âyetlerinden ve hem de çevrelerinde yer alan ve her
gün yüz yüze kaldıkları kâinattaki âyetleri tefekkür etmek durumundadırlar.
Hiç kuşkusuz bugünkü Kur’ân eğitimi yöntemiyle, Kur’ân’ın istediği medeniyet seviyesini ve mü’min kişilikleri oluşturmamız pek mümkün görünmemektedir. Bu makalede Kur’ân’la olan ilişkilerimizin nasıl olması gerektiği ve
toplumsal anlamda değişim ve dönüşümün esasları belirlenmeye çalışılmıştır.