Olipso, İzmir, 2020
Doğu Anadolu’nun eşiğinde, yüksek yaylaların koynunda
yer alan Sarıkamış ilçe merkezi oldukça yeni bir yerleşimdir. Fakat Sarıkamış,
Anadolunun kapısı durumundaki jeostratejik bir konumda bulunması nedeniyle
tarihin ilk çağlarından itibaren önemli bir yer olmuştur. İlk çağdan itibaren
değişik kültürlerin yerleştiği, bazen bir uğradığı Sarıkamış ve çevresi bu
bakımdan da incelenecek olursa olduka zengin olduğu görülür.
Sarıkamış’a en yakın ve en eski yerleşim
merkezlerinden biri olan Bardız’a yakın olup bugünki Sarıkamış sınırlarında
bulunan ve “Taht Düzü” olarak tabir edilen bu coğrafyanın; merkezinde Verişan,
Döşkaya, Keçivan, Alakilise, Aras nehrinin doğu yakasında Yoğulhasan, Geyikli
Baba, Aras nehrinin batı yakasında Aşağı ve Yukarı Micingert, Zivin Kalesi bir
çırpıda söylenebilecek eski tarihi yerleşim yerleridir.
Değişik devrelerden geçerek yerleşim
merkezi durumuna gelinceye değin yerleşme yeri olarak adı geçmeyen Sarıkamış,
özellikle Birinci Dünya Harbi’nde çok anılan bir yöre olmuştur. Birinci Dünya
Harbi’nde binlerce şehidimizin mekânı olan Sarıkamış, bir o kadarda bizimle
çarpışan Rusların da unutamadığı, bir belde olma hüvviyetini hâla muhafaza
etmektedir.
1877-1878 Osmanlı Rus harbinin sonunda
imzalanan önce Ayestefenos sonra da Berlin antlaşması gereği Ruslara savaş
zarar tazminatı olarak verilen Üç Sancak içinde yer alan Sarıkamış, 3 Mart 1878
Ayastefanos Antlaşması’ndan 3 Mart 1918 Brest Litovsk Barış Antlaşmasına kadar
gün, ay, yıl tamam 40 yıl Rus idaresinde kalmıştır. Böylece Sarıkamış ve yöresi
meşhur Sarıkamış İhata Harekâtına tanıklık ettikten sonra gelişen olayların
içinde kalmıştır. Birinci Dünya Harbi, Osmanlı Devleti’nin neredeyse dördüncü
sırada çarptığı bir zincirleme kazadır; ama sonuçta büyük ceza kesilen ülke
Osmanlı Devleti olmuştur. Sonuçta Sarıkamış bu cezanın bedeli gibi Ermeni
vahşetinin acısını çekmiştir. Bolşevik ihtilali ile geri çekilen Ruslardan
sonra Ermeni zulmüne düçar olan Sarıkamış ve yöresi TBMM emri ile ileri
harekâta geçen Kâzım Karabekır komutasındaki ordu tarafından işgalden
kurtarılmıştı. 29 Eylül 1920’deki bu kurtuluşu 30 Ekim’de Kars’ın kurtarılması
takip edecekti. Gümrü’ye kadar giden ordumuz, daha sonra 3 Aralık 1920 Gümrü
Antlaşması’nı yaparak Sarıkamış ve Kars’ı milli sınırlarımıza dâhil etmiş idi.
Elinizdeki çalışma özet olarak ifade
edilen bu bilgilerin geniş detaylarını kapsamaktadır. Ancak ikinci cildini
mutlaka yapmayı düşündüğümüz aynı çalışmada eksikler tamamlanacak ve elimizdeki
pek çok fotoğraf değerlendirilecektir.