HOCA AHMET YESEVİ 2.ULUSLARARASI BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KONGRESİ, Erzurum, Türkiye, 6 - 08 Aralık 2019, ss.29-37
Mikroorganizmalar tarafından üretilen ve Alexander Fleming tarafından keşfedilen antibiyotikler diğer
mikroorganizmaları öldüren veya onların gelişimini inhibe eden ilaçlar olarak kabul edilmektedir.
Antibiyotikler mikroorganizmalar üzerinde bakterisidal ve bakteriyostatik etki göstermektedir.
Bakteriyostatik etkiye sahip antibiyotikler protein sentezini, Deoksiribonükleik asit (DNA) veya
Ribonükleik asit (RNA) moleküllerinin sentezini inhibe eder. Bakterisidal etki gösteren antibiyotikler
bakteri hücre duvarı biyosentezini bloke eder.
Antibiyotikler, balık ve hayvan yetiştiriciliğinin yanı sıra tıp ve veterinerlikte hastalıkların önlenmesi
ve tedavisi için kullanılmaktadır. Ayrıca antibiyotikler, gıda endüstrisinde gıdaların korunmasında;
akuakültür, arıcılık ve hayvancılıkta ise büyüme destekleyicileri olarak kullanılmaktadır. Bununla
birlikte, antibiyotiklerin aşırı veya yanlış kullanımının, doğada antibiyotik dirençli bakterilerin (ADB)
ve antibiyotik direnç genlerinin (ADG) ortaya çıkmasına ve yayılmasına neden olduğu kanıtlanmıştır.
Örneğin, Staphylococcus aureus ve Escherichia coli gibi birçok patojenik bakterinin sülfonamid,
tetrasiklin, sefalosporin ve metisiline karşı direnç kazandığı rapor edilmiştir. Öte yandan, antibiyotik
direnç genlerinin kullanılan antibiyotiklere göre farklılık gösterebileceği belgelenmiştir. Örneğin,
bakterilerdeki sul I, sul II ve sul III genlerinin sülfonamid direncinden sorumlu olduğu rapor edilmiştir.
Daha önce tedavi edilebilen enfeksiyonlar geleneksel antibiyotiklere dirençli hale geldiğinden, bu
enfeksiyonlar insan sağlığı için risk oluşturur. Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen en büyük
tehditlerden biri olan antimikrobiyal dirence karşı hiçbir şey yapılmadığı takdirde, 2050 yılına kadar
yaklaşık 10 milyon insanın antibiyotik direnci sonucu öleceği tahmin edilmektedir.
Antibiyotiklerin insanlarda veya hayvanlarda tamamen metabolize edilememesi nedeniyle, uygulanan
antibiyotiklerin %50-90’ı ana ve metabolit formlarının bir karışımı olarak idrar ve dışkı yoluyla
çevreye atılmaktadır. Ev, hastane ve hayvan çiftliklerinden salınan antibiyotikler sulama suyu, nehirler
ve tarımsal topraklara karışmaktadır. Bu ortamlarda antibiyotik birikimi, antibiyotik direnç genlerinin
ve antibiyotik dirençli bakterilerin oluşumunu arttırmaktadır. Antibiyotiklerin ve antibiyotik direnç
genlerinin potansiyel tehdidi nedeniyle, bunların su ve toprak ortamlarında yaygınlığını değerlendirmek için birçok çalışma yapılmıştır. Son yıllarda yapılan çalışmalara göre, antibiyotik
direnç genlerinin sadece antibiyotik kullanımı ile değil bunların dışında tarım ilaçları, antidepresanlar,
ve kemoterapi ilaçları gibi çeşitli kimyasallarla yayılabileceği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu derlemede, antibiyotikler hakkında kısa bilgiler verilerek, mikrobiyal direncin oluşum
mekanizmaları ve çevresel etkileri ile ilgili konulara değinilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Antibiyotik, Antibiyotik Direnç Genleri, Bakteri