. Uluslararası Felsefe, Eğitim, Sanat ve Bilim Tarihi Sempozyumu, Muğla, Türkiye, 14 - 18 Nisan 2021, ss.23-24
Hümanizm ve post-hümanizm arasındaki çatışmanın 20. yüzyıla damgasını vuran temel problemlerden biri olduğu söylenebilir. 20.yüzyılın önemli isimleri hümanizmanın insanının öldüğünü ya da ayakta kalamadığını iddia ederler. Başka bir deyişle çağdaş felsefede modern felsefedeki hümanist yaklaşıma karşıt olarak “modern felsefeyi ‘antropolojik uykusundan’ uyandırmaya yönelik ‘post-hümanist’ girişimler” söz konusudur (Backman, 2018, s. 21). Kısmen Nietzsche’nin ‘değerlerin yeniden değerlendirilmesi’ne yaptığı çağrıdan, kısmen de II. Dünya Savaşı’nın siyasi mücadelelerinden ilham alan bazı 20. yüzyıl düşünürleri ‘insanlık’ın salt önceden var olan bir dizi özneye tatbik edilebilen bir kategori olmadığı konusunda ısrar ettiler. Bunun yerine, bu ‘insanlık’ kategorisinin modern Batılı öznenin temelde insandışı ‘ötekiler’ olarak düşünülenlerin bir reddiyesi üzerinden kendini teşekkül ettirme şeklini temsil ettiğini ileri sürdüler (Alessandrini, 2016, s. 35). O halde bugün hümanizm zordadır ve bu hümanizmin krizi ile “Tanrı’nın ölümü” arasında bir bağ söz konusudur. Bu noktada posthümanist hareketin ilk adımını “Tanrı’nın ölümü” ilanı ile bir anlamda insanın ölümünü de ilan etmiş olan Nietzsche’nin attığı ve bu bağlamda ilk posthümanist olduğu söylenebilir (Vattimo, 1999, ss. 85-86). “Hegelci idealizm, Marksizm ve Freudcu psikanaliz” özneyi mevcut ayrıcalıklı konumundan uzaklaştırsalar da hümanizmden tamamen koptukları söylenemez. Bu dönemdeki teorik yaklaşımlardan her biri, özne için sınırlanmış ya da koşullu bir rolü muhafaza ettiği için hümanist kabullerin belirlediği bir zemin üzerinde bulunmayı sürdürdüğü söylenebilir (West, 2013, s. 259). Sonrasında Nietzscheci bu adımı ileri taşımaya yönelik birçok teşebbüsten bahsedilebilir. Bu teşebbüslerin sahipleri olarak birçok isimden bahsedilebilmesine rağmen Nietzsche, Heidegger, Althusser, Derrida, Foucault, Deleuze ve Badiou bu noktada bizim başvuru noktalarımız olarak öne çıkar. Heidegger mevzuyu özneden varlığa çekerek, Althusser hümanizmi ideolojik bir kavram olarak ele alarak, Derrida hümanizme karşı kararverilemezlik yoluyla, Foucault kayıp öznenin boşluğuna dikkat çekerek ve son olarak Badiou özneyi tamamen terk etmemesine rağmen hümanizmin evrensel insan öznesine ve insanı hayvan gövdesine indirgeyen yaklaşımına karşı çıkarak posthümanist bir noktada bir araya gelirler. Bu çalışmada Posthümanizm, kendisi için başvuru noktaları olarak gördüğümüz bu isimlerden hareketle ele alınmaya çalışılacaktır.
Anahtar sözcükler/Keywords: Posthümanizm, hümanizm, özne, insan, Nietzsche, Heidegger, Althusser, Derrida, Foucault ve Badiou