Gece Kitaplığı, Ankara, 2019
Arıcılık, ancak uygun iklim ve bitki örtüsünün bulunduğu
doğal koşullarda başarıyla yapılabilir. Çünkü arılar
besin madde ihtiyaçlarını doğadaki bitkilerden kendileri
sağlarlar. Türkiye’nin önemli bir arıcılık ülkesi olmasını
sağlayan en etkili faktör sahip olduğu floral zenginliktir.
Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde rakım batıdan
doğuya ve sahillerden iç kesimlere doğru gidildikçe artmakta
ve çayır-mera ve yaylalar, derin vadiler, geniş düzlükler
ve ovalar birbirini izleyerek engebeli bir topografik
yapı oluşturmaktadır. Bu durum Türkiye’yi floral çeşitlilik
bakımından dünyanın en önemli merkezlerinden birisi
kılmaktadır.
Türkiye’de ise arıcılık öteden beri daha çok bal üretimi
için yapılmaktadır. Fakat son yıllarda arı sütü ve polen
üretimi de artarak gelişmekte ve hatta propolis ve arı zehiri
üretiminde ciddi çabalar gözlenmektedir. Türkiye,
dünyada propolis üretimine en yatkın Kafkas ve Anadolu
arı ırklarına sahiptir ve aynı zamanda diğer arı ve arıcılık
ürünlerinin üretimi için uygun bir ülkedir.
Bal, polen, propolis, arı sütü, arı ekmeği ve apilarnil
esas olarak içerdikleri karbonhidratlar, çeşitli asitler, amino
asitleri, mineral maddeler, enzimler ve vitaminler, bazı
renk, tat ve aroma maddeleri ile sadece birer gıda olmayıp;
aynı zamanda antimikrobiyal, antioksidan ve antikanserojen
etkiye sahip çeşitli bileşenleri de barındırmaktadırlar.
Arı ürünlerinin bu farmakolojik özellikleri çoğunlukla
bünyelerindeki flavonoidler ve fenolik asitlerden
oluşan fenolik biyoaktif maddelerden kaynaklanmaktadır.
Bu nedenle arı ürünleri sadece gıda olarak değil, tedaviye
yardımcı ve destekleyici olarak da önem kazanmaktadırlar