İLETİŞİMİN TEMEL PRENSİPLERİ, KENAN TAŞTAN, Editör, EĞİTİM YAYINEVİ, İstanbul, ss.195-208, 2021
Tıpta “kötü haber verme” doktorlar için yerine getirmek zorunda oldukları,
kaçınamayacakları, meslek hayatlarının belki de en zor görevidir. Tüm dünyada,
yaşam koşullarının iyileşmesi ve tıptaki gelişmeler sonucunda, beklenen yaşam
süreleri artmış; teknolojinin gelişmesi ve tıpta kullanımının artması ile tanı olanakları
artmış, bütün bunlara paralel olarak doktorların kronik, dejeneratif ya da
ölümcül hastalığı olan hastalarla karşılaşma sıklığı da artmıştır. Bu durum, zor
görüşmelerin de arttığı ve giderek de artacağı, doktorların daha fazla kötü haber
vermek zorunda kalacakları anlamını taşımaktadır.
Kötü haber verme tıptaki en zor görüşmelerdendir. Uygun şekilde iletilmeyen
kötü haberlerin, hasta ve/veya yakınları üzerinde yıkıcı etkilerinin olduğu
bilinmektedir. Kötü haberin uygun bir şekilde iletilmesi kompleks bir iletişim
becerisinin yanısıra, profesyonel bir yaklaşım da gerektirmektedir. Kötü haber
verme doktorların kaçamayacakları, zor bir görevdir. Bu zor görevin üstesinden
gelebilmek için işbirlikçi bir yaklaşım içinde olunmalı, hasta ile destekleyici ve
güvene dayalı bir ilişki kurulmalı, hastanın ihtiyaçlarına göre bilgi verilmeli ve
en önemlisi hastanın bakış açısı anlaşılmaya çalışılmalıdır.
Bu yazıda tıpta kötü haber verme konusu; kötü haberin tanımı, verilmesinde
yaşanan güçlükler, nasıl bir yaklaşımla verilmesi gerektiği, kullanılan protokoller,
tıp eğitiminde kötü haber vermenin öğretilmesi gibi tüm yönleri ile ele alınmakta,
başta hekimler olmak üzere bu görevi üstlenecek olan tüm sağlık çalışanları için
yararlı ve yol gösterici olması amaçlanmaktadır.