Hacettepe Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt.12, sa.1, ss.575-642, 2022 (Hakemli Dergi)
Hukuk davalarında taraf yemini, mahkemeyi bağlayıcı kesin bir delil niteliğinde olduğundan, yemin üzerine gerçek dışı beyanda bulunulması, mahkemenin yemine konu maddi vakıayı doğru tespit ederek adil bir karar vermesini ve dolayısıyla adil yargılama vazifesini yerine getirmesini tehlikeye sokabilmekte, bu durum aynı zamanda toplumun adliyeye olan güvenini sarsmakta ve bireylerin hak kaybına uğramalarına yol açabilmektedir. Adli yargılamanın sağlıklı bir şekilde işlemesi ve toplumun buna olan güvenin korunması ile devletin asli görevleri arasında yer alan adaletin tesisi amaçlarıyla kanun koyucu gerek 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 287. maddesi gerekse yürürlükte olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 275. maddesinde bir hukuk davasının taraflarınca gerçekleştirilen yalan yere yemin eylemini yaptırım altına almıştır. Bu çalışmada, Türk Ceza Kanunu’nun 275. maddesinde düzenlenen yalan yere yemin suçu, Alman, Avusturya ve İsviçre Ceza Kanunlarında yer alan muadil hükümlerle karşılaştırılarak konuya ilişkin öğreti görüşleri ve yargı kararları doğrultusunda incelenmiştir.