MU‘TEZİLE AKILCILIĞINDA! HAVÂTIRIN ROLÜ: MÂRİFETULLAH ÖRNEĞİ


Durmuş N.

KORPUS 21, cilt.10, sa.20, ss.452-476, 2023 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 10 Sayı: 20
  • Basım Tarihi: 2023
  • Doi Numarası: 10.17050/kafkasilahiyat.1237962
  • Dergi Adı: KORPUS 21
  • Derginin Tarandığı İndeksler: Academic Search Premier, MLA - Modern Language Association Database, Index Copernicus
  • Sayfa Sayıları: ss.452-476
  • Atatürk Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Mu‘tezile mezhebi denince akla gelen ilk mesele akılcılıktır. Mu‘tezile akılcılığı denince de verilen örneklerin başında mârifetullah konusu gelmektedir. Mârifetullah, kelâmda hüsün-kubuh, bilgi ve nazar bahisleri altında ele alınmıştır. Kelâm ekolleri arasında temel bir tartışma olan mârifetullah, günümüzde de birçok çalışmaya konu olmuştur. Bu çalışmaların bazılarında konu ya genel olarak mezheplere göre ya da önemli Mu‘tezilî âlimlere göre incelenmiştir. Burada Mu‘tezile’nin mârifetullahı aklî bir yükümlülük olarak gördüğü ve mârifetullah konusunda aklı mutlak bilgi kaynağı kabul ettiği ifade edilmiş ancak havâtırın rolüne değinilmemiştir. Yapılan bazı çalışmalarda ise havâtırın mârifetullahtaki rolüne kısaca değinilmekle yetinilmiştir. Bu çalışmada ise Mu‘tezile tarafından özelikle mârifetullaha ulaşma bağlamında teorik içeriğe büründürülmüş bir sâik olan havâtırın mahiyeti, kaynağı ve bulundurması gereken şartlar incelenmiştir. Ayrıca havâtırın akıl ve mârifetullah konularındaki rolüne yönelik Mu‘tezile’nin görüşü aktarılmıştır. Son olarak mârifetullah bağlamında Mu‘tezile’ye verilen akılcı hükmünün keyfiyeti değerlendirilmiştir. Bu bağlamda Muʻtezilî düşünürlerin, önemli epistemolojik kaynak kabul ettikleri aklı, havâtırla destekleyerek onun işlevselliğini artırdıkları tespiti yapılmıştır. Hatta havâtırla desteklenen aklın bilgi elde etmedeki hata olasılığını ortadan kaldırmaya yönelik havâtırın belli zorunlu şartları bulundurması gerektiğini söylemiş ve bununla metafizik alanda objektif bir bilginin imkânını göstermişlerdir. Ayrıca eylemlerin olumsuz neticeleri hakkında uyarıda bulunmasından dolayı havâtıra, kişiyi iyiye yönlendirme, yaratılış gayesi olan mükâfatlandırma ve özelliklede mârifetullaha ulaştırma yolunda tedbir mahiyetinde uyarıcı görev yüklemişlerdir. Ancak havâtırla harekete geçen bir akıl yürütme eylemine bağlı olarak mârifetullaha yönelik mükellefiyetin meydana geleceğini ifade etmişlerdir. Bu sebeple herkese havâtırın gelmesinin vâcip/zorunlu olduğu ve gelmediği takdirde kişinin mârifetullaha ulaşmakla mükellef tutulamayacağı yönünde neredeyse görüş birliği sağlamışlardır. Sonuç olarak Muʻtezile’ye göre havâtırla, bir taraftan Allah’a bağlı olan aklın dinî ve ahlakî alandaki işlevselliği artmaktadır. Öte yandan da Allah’tan bağımsız bir akıl düşünülemeyeceği için insan, mutlak olarak değil, Allah’ın sınırlarını çizdiği oranda bir düşünme potansiyeline sahiptir. Bu sebeple mârifetullah konusunda Mu‘tezile’ye verilebilecek akılcılık hükmü yanlış, en azından eksik bir yargıdır.