IBAD Sosyal Bilimler Dergisi, sa.7, ss.442-454, 2020 (Hakemli Dergi)
Türk tiyatrosunun geleneksel (metinsiz) tiyatrodan Batılı (metinli) tiyatroya geçiş
süreci, kendiliğinden oluşmamış, resmi ideoloji eliyle gerçekleştirilmiştir. Batılı
tiyatronun ideal, gerçek tiyatro olduğu düşüncesi saray ve çevresi, devlet görevlileri,
Türk elçileri ve yabancı elçilikler, aydınlar ve basın tarafından yayılmış,
benimsenmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Yani çıkış noktasında Batılı anlamdaki Türk
tiyatrosu, öğretici ve ideoloji taşıyıcı bir aygıt olarak kullanılmak istenmiştir. Bu
makalenin amacı söz konusu dönemde yazılmış tiyatro oyunlarında idealleştirme
işlevini araştırmaktır. Çalışmada kullanılan yöntem, nitel araştırma yöntemidir. Bu
yöntemden, oyun metinlerinin analizinde faydalanılmıştır. Dolayısıyla cevap
aranacak sorular konunun niçin seçildiği, oyun kahramanının yargılarının ve
eylemlerinin nasıl oluştuğu, çevresinden ne şekilde etkilendiği ile aynı konuyu ele
alan oyun metinleri arasındaki benzerlikler ve farklılıklardır. Bunun için 1923 –
1946 dönemini araştıran kuramsal çalışmalarla birlikte, söz konusu dönemde yazılan
tiyatro oyunları değerlendirilmiştir. Oyunların dramatik yapılarında tema, çatışma,
kişileştirme, mesaj gibi unsurlar bakımından önemli benzerlikler saptanmıştır. Bu
benzerliğin nedeni söz konusu dönemde tiyatronun devlet tarafından teşvik edilmesi
ve denetlenmesi olarak okunmalıdır. Böylece Türk oyun yazarlığı tarihinin
dayandığı temel, çeşitlikten çok tektiplik, bireysel olandan çok toplumsal olan,
estetikten çok işlevsel ve var olandan çok idealize edilendir. 1923-1946 dönemi
tiyatro oyunlarında Cumhuriyet’i idealleştirmek için Osmanlı’ya ait değerlerin
olumsuzlanması, salt Batı’ya öykünmeyip milli değerlere sahip çıkılması
gereklilikleri vurgulanırken; ideal kadın ve erkek de buna göre kurgulanmıştır.
Böylece ideal kadının özellikleri milli değeri olan Anadolu kültürüne sahip çıkan,
ülkesi ve ailesi için her şeyi feda etmeye hazır olan kadın; ideal erkeğin özellikleri
ise vatanına bağlı, dinç, çalışkan, cesur olarak tanımlanmıştır. Bu dönem yazarlar
için de yeni bir dönemdir; yazdıkları dramatik metinler yeni bir türdür. Bu nedenle
Milli Mücadele, Cumhuriyet, Batılı değerler, milli değerler kavramları arasında
sıkışıp kalmalarına şaşırmamak gerekir. Diğer yandan dönemde bu konular
haricinde kalem oynatan yazarlar dışlanmıştır. Yazarlar için kaçınılmaz olarak
statüko ön yargısı oluşmuştur. Bugünden bakınca Türk tiyatrosunda hâlâ kuruluş
yılları ile hesaplaşma yapılamadığı, buradaki hikayelerin tükenmediği
söylenmelidir.
The process of transition of Turkish theater from traditional (text-free) theater to
Western (written) theater was not carried out by itself but by official republican
ideology. The aim of this article is to investigate the idealization function of
theatrical texts in this period. For this purpose, theoretical studies about 1923-1946
and theater plays written in this period were searched. Significant similarities were
found in the dramatic structures of the plays. The reason for this similarity is that the
state encouraged and controlled the theater during this period. In order to idealize
the Republic in the period, the value of the Ottoman Empire was negated and the
necessity of protecting national values was emphasized. Ideal men and women are
also designed accordingly. Thus, the characteristics of the ideal woman are those
who protect the national culture of Anatolia and are ready to sacrifice everything for
her country and family. The characteristics of an ideal man are defined as vigorous,
hardworking and courageous. This was a new era for writers, too; the dramatic texts
they wrote were a new genre. Therefore, it is not surprising that they are stuck
between the concepts of National Struggle, Republic, Western values and national
values. On the other hand, writers who wrote on other topics were excluded. There
was inevitably a status quo bias for the authors. For these reasons, current and reallife issues such as the effects of the revolutions on the people and the problems of
the groups that mutually label each other have been ignored. The aim was not to
discuss what exists; it was to show what the ideal be. From today's point of view, it
is necessary to say that Turkish theater is still not interested enough in the
foundation years of the Republic and the stories here are not over