RESÜSITASYONA YANIT VEREN PULMONER TROMBOEMBOLI


Creative Commons License

Değer R., Özdal E., Ömeroğlu M.

18. ULUSAL ACIL TIP KONGRESİ, Antalya, Türkiye, 27 - 30 Ekim 2022, ss.413

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Antalya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.413
  • Atatürk Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

GIRIŞ: Pulmoner tromboemboli (PTE), pulmoner arter ya da dallarının vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan trombüs veya başka bir materyalle tıkanmasıdır. Akut PTE’ de tipik olarak

pulmoner arterlerin tıkanmasından hemen sonra semptom ve bulgular başlar. Masif PTE ise hipotansiyon, senkop, desatürasyon, kardiyovasküler kollaps veya ölüm ile sonuçlanan durumdur.

Bu olgu sunumunda acil servise başvuran akut başlangıçlı masif bir PTE’ nin resüsitasyonu ve uygun tedavi ile sağ kalımına yapılan katkıdan bahsetmeyi amaçladık.

VAKA: 27 yaşında bilinen kronik hastalığı olmayan, sadece 8 gün önce kardiyoloji tarafından kendisine AVNRT ablasyonu yapılan hasta, sabah saatlerinde 2 saattir devam eden solunum

sıkıntısı olarak 112 ekiplerince getirildi. Gelişinde takipneik (37/dk), taşikardik (148/dk), hipotansif (75/52 mmHg), hipoksik olan (%64), soğuk soğuk terleyen ve sadece nefes alamadığını

söyleyebilen hasta, kardiyojenik/obstrüktif şok ön tanıları ile resüsitasyona alınmış, resüsitasyona ve sebebe yönelik araştırmaya başlanmıştır.

112 ekiplerince uygulanan oksijene rağmen desatüre olan, sıvı ve tedavisine rağmen hipotansif olan hasta hızlı ardışık entübasyonla entübe edildi, eş zamalı EKO planlandı. Devam eden sıvı

resüsitasyonuna ve başlanan IV vazopressör tedavisine cevap vermeyen, hipotansif seyreden, mekanik ventilatörde fiO2 %100 iken hala desatüre olan hastanın yapılan EKO’sunda sağ atrium

ve ventrikül dilate, orta TY, SPAP: 50 mmHg, ana pulmoner artreler görülebildiği kadarıyla patent idi, fakat D shape septumu da olan hasta masif akut PTE lehine değerlendirildi. Hastanın

devam eden tansiyon ölçümlerinde bilateral TA ve nabızların alınamaması, yapılan kontrol EKO’da kardiyak kontraktilitenin azalması üzerine hastaya CPR başlandı. PTE ön tanısı ile değerlendirilmekte

olan, obstrüktif şok nedeni ile kardiyovasküler kollaps gelişen hastaya trombolitik tedavi kararı verildi.

Resüsitasyon esnasında alteplaz IV infüze edilip eş zamanlı CPR yapılan hastanın tedavisi bittiği dakikalarda TA ölçülebilmiş, parmak ucu satürasyonları yükselmeye başlamıştır. CPR’a ara

verilerek yapılan ritm kontrolünde nabızlar palpabl olup, yapılan kontrol EKO’da sağ atriyum ve ventrikül dilatasyonu gerilemiş, EF:%55-60, SPAP: 40 mmHg olarak ölçülmüştür. Takip eden

dakikalarda vazopressör desteği azaltılarak kesilen, parmak ucu oksijen satürasyonları yükseldiği(%89) için fiO2’si kademeli olarak düşürülen hastanın stabil hale gelmesiyle çekilebilen toraks

BT anjiyografisinde her iki pulmoner arterin her iki akciğer alt loblara giden segmental dallarında komplet-parsiyel trombüs dikkat çekmiştir. Bu hali ile 3. basamak yoğun bakım ünitesine

devredilen hasta, 21 gün yoğun bakım yatışı sonrası ekstübe edilmiştir.

SONUÇ: Klinik olarak masif seyreden PTE’ler, ciddi hayati tehlike oluşturmakta, gelişen kardiyovasküler kollaps nedeni ile hastalar kaybedilebilmektedir. PTE ye karşı etkili bir silah olan trombolitik

tedavi, uygun hastalarda sağ kalımı artırmaktadır. Klinik değerlendirmenin yanı sıra acil serviste yapılan hasta başı EKO, PTE tanısında klinisyene oldukça önemli bilgiler vermektedir.