17. International Symposium Communicationin the Millennium, Eskişehir, Türkiye, 5 - 06 Kasım 2020, ss.57
Özet: Dijital
dünyanın olanaklarının artması ile birlikte medya kavramı da zaman ve mekân
sınırlamalarının ötesinde insanlığa yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu
boyutlardan en önemlisi sosyal medya kavramı olmuştur. Geleneksel kitle iletişim
araçlarından farklı olarak sosyal medya kullanımı hızla genişleyen bir etki
alanı yaratmaktadır. Özellikle dünyanın son on yılında etkisini hissettiren
sosyal medya bireylerin haber alma alışkanlıklarında önemli bir pay kazanmış, etkileri
anlamında da farklı soruları akla getirmiştir. Medyanın etkileri konusunda her
bireyin söz konusu etkilere karşı korunması gerekliliği de bu on yılda
farklılaşmaya başlamıştır. Birilerine göre okuryazarlık becerileri fazlaca
gelişmeyen bireyler için sosyal medya bir manipülasyon aracı olarak işlev
görmekte. Medyanın etkilerinin kuramsal bir bağlama oturmasında öncülük
edenlerden biri olan Davison (1983), kitle iletişim araçlarının etkisini
değerlendiren bireylerin, medyanın ben (birinci kişi) üzerindeki etkisinin az
olduğunu fakat diğerleri (üçüncü şahıslar) üzerinde daha fazla etkiye sahip
olduğunu düşündüklerini söylemiştir. Yani medyadan gelen mesajların birinci
kişi (ben) üzerinde büyük bir etkisinin olmayacağına ama üçüncü kişiler
üzerinde bu etkilerin olacağına inanmaktadırlar. Daha sonra yapılan birçok çalışmada
üçüncü şahıs etkisi olarak adlandırılan bu kuram denenmiş ve popülerliğini
devam ettirmiştir. Üçüncü şahıs etkisi, medyanın kendimiz üzerindeki etkisini
görmezden gelmeyi kolaylaştırır. Onlara göre sadece diğer insanlar etkilenir!
Medya okuryazarı insanlar sadece durumun böyle olmadığını bilirler, öyle olsa
bile, hepimiz insanların kitle iletişiminden etkilendiği bir dünyada yaşıyoruz.
Bireyler kendilerini diğerlerinden daha bilgili, daha akıllı ve daha deneyimli
oldukları ve yaşamları üzerinde daha fazla kontrol algıladıklarını düşünürler.
Diğer bireyler ise kendilerini medyanın etkilerine karşı koruyamamaktalar çünkü
medyanın risklerine karşı savunmasızdırlar. Üçüncü kişi etkisi de bu varsayıma
dayanmaktadır. Dahası, başkalarının istenmeyen medya mesajlarına karşı daha
savunmasız olduğu algısı, iyimserlik önyargısı veya insanların olumsuz
olaylarla ilgili gerçekçi olmayan inanç ve algılara katılma eğilimiyle ilişkili
olabilir ve bu da onların deneyimleme konusunda diğerlerinden daha az risk
altında olduklarına inanmalarına yol açabilir. Bu çalışmanın amacı, sosyal
medyada öne çıkan bir halk sağlığı sorunu olan Covid19 pandemisi için üçüncü
kişi etkisinin ortaya çıkıp çıkmadığını incelemektir. 2020 yılının başlarında
Çin’de başlayan ve tüm dünyada pandemi haline gelen Covid 19 bulaşıcı hastalığı
üzerinden salgın haberlerinin etkilerinin bireyleri nasıl etkilediği, üçüncü
kişi etkisinin rolünü ve bu etkileri değerlendirmede medya okuryazarlığı rolünün
incelenmesi düşünülmüştür. Bireylerin pandemi sorununu ve bu sorunun risk ve
tehlikelerini zaten bildiklerini, ancak başkalarının farkında olmayabileceğini,
bunun sebebinin de medya konusunda bilinçsiz bireylerin toplumda olduğunu
birincil kişiler üzerinden araştırılması planlanmıştır. Üçüncü kişi etkisini
ortaya koyabilmek amacıyla sosyal medyadan haber elde etme pratikleri ve
pandemi riskleri ilgili 8 maddelik bir anket planlanmıştır. Ayrıca demografik
bilgilerin yanı sıra genel olarak İnternet kullanımlarının kapsamı ve özellikle
sosyal medya araçlarının kullanımı, genel olarak İnternet yeterlilikleri ve
özellikle de sosyal medya yeterlilikleriyle ilgili sorular bulunmaktadır.