4. Ulusal Çağdaş Siyaset Felsefesi Sempozyumu, Ankara, Türkiye, 5 - 06 Aralık 2019, ss.49-50, (Özet Bildiri)
Anahtar Kelimeler: Totalitarizm, Sistem, Görev Adamı, Kafkaesk
Metaforlar, Arendt
Birinci Dünya Savaşı zamanlarında Franz Kafka tarafından yazılmış olan
Ceza Sömürgesi isimli öykü, diğer çalışmalarında olduğu gibi Kafkaesk bir
tarzda kurgulanmış; modern dünyayı, bürokrasiyi, kurumları, sistemi,
otoriteleri, yargıyı ve modern bireyi sorgulayan, eleştiren kısa bir öyküdür.
Bu öykü, tesadüfi olmayan birçok metaforik unsuru içinde barındırması
bakımından aynı zamanda bir düşünceyi de temsil etmektedir. Arendt’e göre
Kafka, tarihsel olayları metaforik olarak yoğun bir anlatı şeklinde bizlere
sunmaktadır. Bu anlamda bir yazar olmaktan ziyade o bir teorisyendir.
Arendt’in Amerika’da kaldığı dönemde Kafka’nın eserlerinin çevrilmesine
ve yayınlanmasına katkıda bulunduğu bilinmekte olup, ondan düşünsel
anlamda etkilendiği de çok açıktır. Arend’int Totalitarizmin Kaynakları’na
yönelik düşüncelerinde Kafka’nın modern dünyaya yönelik kurgularını veya
tespitlerini görmek mümkündür. Bunlardan birisi de bu çalışmada ele alınıp
irdelenen, Ceza Sömürgesi isimli öyküsüdür. Arendt’in totaliteryan modern
dünyaya ilişkin tespitlerinin her birine Kafka’nın bu öyküsünde rastlamak
mümkündür. Modern dönemin totaliter sistemlerindeki yabancılaşmayı,
değersizlik ve anlamsızlık duygusunu, katı bürokrasiyi ve hiyerarşiyi,
sorgusuz sualsiz verilen emirleri yerine getiren görev adamlarını ve itaat
eden bireyleri eleştirel olarak kurgulayan Kafka ile bunları teorik bir
zeminde temellendiren Arendt’in düşünceleri üzerinden yaptığımız bu
okuma, bugün de giderek derinleşmekte olan bu problemlerin izlerini
sürmeyi amaçlamaktadır. Her ne kadar Kafka genel olarak eserlerinde
karamsar bakış açısıyla, modern dünyanın bu katı bürokrasisi ve hiyerarşisi
karşısında çaresiz bir birey portresi çizse de buna karşın Arendt biraz daha
ümitli görünmektedir. Arendt, düşüncelerinde özellikle insanlık durumunun
gidişatı değiştirebilecek ve yeni insiyatifler alabilecek niteliğe sahip olduğu
gerçeğinin altını çizmekte ve insanların mutlak tahakküm altında olduğu
zamanlarda dahil çaresiz varlıklar olmadığını savunmaktadır. Böylelikle bu
çalışma, aynı zamanda günümüzde çok daha derinlemesine
deneyimlenmekte olan söz konusu bu problemlere ilişkin tek tek bireyler
olarak nasıl bir tavır takınmamız gerektiğini tartışmayı hedeflemektedir. Bu
doğrultuda Arendt’in totalitarizmin doğasına yönelik düşünce zincirleri
üzerinden Kafka’nın Ceza Kolonisi isimli öyküsünü çözümlediğimizde,
çalışma bizlere, insanın yine insana karşı acımasız bir ceza sömürgesi haline
geldiği totaliter bir dünyada eleştirel düşünmenin ve Arendt’in deyimiyle
insani çoğulluğu temsil edebilecek tarzda bir bakış açısının ne denli hayati
bir öneme sahip olduğunu ortaya koymaktadır.