Kuramsal Sanat Okumaları, Caner Şengünalp,Halil Daşkesen, Editör, https://www.detayyayin.com.tr/, Ankara, ss.168-175, 2022
AUGUSTE RODİN
Serap BULAT1
Mustafa BULAT2
ÖZET
İlk çağlardan günümüze kadar, toplumun sürekli bir ilerleme süreci içinde olmasından dolayı birçok kültürler gelip geçmiş, yeni bir düşünce, teknolojide var
olan gelişmeler, sanatın biçimini özünü hatta estetik kavramlarını, bu gelişime
paralel olarak değiştirmiştir (Bulat S.,1999:133). İnsan varoluşu icabı dış dünya
ile sürekli ve karşılıklı bir diyalog halindedir (Yağmur, 2018: 691). İnsanoğlu yaşadığı dünyayı sorgularken, kendi dünyası arasında gidip gelerek, yeni bir bakış
açısının ortaya çıkmasına neden olmuş, buradan hareketle de dış dünya üzerine
algıları değiştirebildiği ölçüde yaratıcılığa dayalı yeni bir yaşantı biçimini bizlere
sunmuştur. Sanat insanoğlunun yaşam ile olan ilişkisinden kaynaklanmaktadır.
Sanat Yapıtı aracılığı ile insanoğlunun kendi içerisinde bütünleştirdiği sosyal ve
psikolojik etkinlikleri ile bilinmeyeni, anlaşılmayanı ve korkulan düşüncelerini
ele alarak sanatın biçim diliyle konuşup bir imge yaratmaktadır. (Bulat, Mustafa,
2014:13).
Avrupa sanatının köklü heykel sanatı geleneğini XIX. yüzyılın Romantizminden
XX. yüzyıla ve modern çağın büyük sanat serüvenine taşıyan François Auguste
Rodin 12 Kasım 1840 yılında Paris’te doğmuş, ailesi onun küçük yaşta desen yeteneğini fark etmiş ve 1854 – 1857 yılları arasında La Petite École Küçük Okul
adıyla bilinen desen okuluna göndermişir.
Rodin orada heykeli keşfederek, daha sonra École des Beaux-Arts’a Güzel Sanatlar Okulu devam etmek isteyen sanatçının yaptığı üç başvurusu da reddedilmiştir. Yaşamını sürdürmek ve ailesine destek olmak amacıyla pek çok dekoratör ve
süslemecinin yanında çalışmaya başlayan Rodin, Louvre Müzesi’nde antik yapıtların desenlerini çizerken bir yandan da akşamları desen kurslarına devam etmiştir. Daha sonraki dönemde kız kardeşini bir hastalık sonucu kaybeden Rodin,
rahip olmaya karar vermiş, ancak orada heykel sanatına tekrar dönmesi için ailesi tarafından teşvik edilmiş, kısa bir süre sonra da geri dönerek, 1864’te Fransız
heykeltıraş Albert Carrier-Belleuse’le çalışarak kendi çalışma atölyesini oluşturmuştur.