Primer Açık Açılı Glokomlu Olgularda Oksidatif DNA Hasarı ile, Coenzim Q10, 25(OH) D Vitamini ve Malondialdehit (MDA) Düzeyleri Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Atatürk Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Cerrahi Tıp Bilimleri, Türkiye

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Kübra AKYOL

Danışman: İbrahim Koçer

Özet:

Primer açık açılı glokom (PAAG), yüksek göz içi basıncı(GİB)(≥21mmHg), glokomatöz optik disk,retina gangliyon hücreleri ve bu hücrelerin aksonları olan retinal sinir lifi tabakası  hasarı ve iridokorneal açının açık olması ile karakterize, progresif  nörodejeneratif bir optik nöropatidir. Oluşan glokomatöz hasar sonucunda ciddi görme alanı ve görme keskinliği kayıpları gelişmektedir. Hastalığın ilerlemesinde en büyük risk faktörü yüksek GİB’dır. PAAG en sık görülen açık açılı glokom tipi olup önlenebilir körlük nedenlerinin de başında gelmektedir. Glokom, dünya çapında körlüğe yol açan çok faktörlü bir hastalıktır ancak patogenezi hala net değildir. Birçok araştırma, oksidatif stresin birincil açık açılı glokom patogenezinde önemli bir role sahip olduğunu göstermektedir. Reaktif oksijen türlerinin (ROS) üretimi ve klirens sistemi arasındaki dengenin bozulması, membranların ve proteinlerin, lipitlerin ve nükleik asitlerin hasar görmesine neden olabilmektedir. 

Hücre zarındaki lipidlerin ROS aracılı oksidasyonu, lipid peroksidasyon ürünlerinin oluşumuna yol açar. Malondialdehit (MDA), kimyasal ve/veya fiziksel oksidatif stresin neden olduğu peroksidatif hücre zarları hasarının bir belirteci olarak yaygın şekilde kabul edilmektedir.

 

Oksidatif stres, optik sinir başındaki  glial hücrelerin işlev bozukluğuna katkıda bulunur.Elektron taşıma zincirinin önemli bir kofaktörü ve güçlü bir antioksidan olan Koenzim Q10, birçok nörodejeneratif hastalıkta nöronal hücreleri oksidatif strese karşı korumak için reaktif oksijen türlerini temizleyerek etki eder. 

İnsan hücrelerinde DNA'nın oksidasyonu, hem endojen hem de eksojen olarak ortaya çıkan serbest radikallerin saldırısının bir sonucu olarak ortaya çıkar. Serbest radikallerin dahili kaynakları, yabancı organizmalara karşı savunmanın bir parçası olarak solunum sırasında veya lökositler tarafından salınan reaktif oksijen türlerini içerir. OH radikali, DNA bazlarının oksidasyonunda rol oynar, en çok incelenen oksidasyon ürünü 8-Oxo-7,8-dihydro-2'-deoxyguanosindir.(8-oxodGuo) 8-oxodGuo, yaşlanma, kanser ve bazı dejeneratif hastalıkların gelişimi ile ilişkili oksidatif hasar görmüş DNA lezyonunun en çok araştırılan ürünüdür. 

D vitamini, kemik ve mineral metabolizması, hücresel proliferasyon, bağışıklık modülasyonu ve oksidatif stres ile ilgili sinyal yollarında rol oynayan önemli bir sekosteroid hormondur. Genel olarak, 25-hidroksivitamin D (25 (OH) D), bir bireyin D vitamini durumunu değerlendirmek için en güvenilir biyolojik belirteç olarak kabul edilir. Çeşitli biyolojik deneyler, D vitamininin optik sinir de dahil olmak üzere merkezi sinir sistemindeki nöroprotektif fonksiyonları düzenlediğini göstermiştir. Ayrıca, D vitamini durumu, yüksek GİB ve azalmış oküler kan akışı için önemli metabolik risk faktörleri olarak kabul edilen diyabet, hipertansiyon ve dislipidemi gibi kronik metabolik hastalıkları etkileyebilmektedir.