Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Atatürk Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Cerrahi Tıp Bilimleri, Türkiye
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: Kübra AKYOL
Danışman: İbrahim Koçer
Özet:
Primer açık açılı glokom (PAAG), yüksek göz içi basıncı(GİB)(≥21mmHg), glokomatöz optik disk,retina gangliyon hücreleri ve bu hücrelerin aksonları olan retinal sinir lifi tabakası hasarı ve iridokorneal açının açık olması ile karakterize, progresif nörodejeneratif bir optik nöropatidir. Oluşan glokomatöz hasar sonucunda ciddi görme alanı ve görme keskinliği kayıpları gelişmektedir. Hastalığın ilerlemesinde en büyük risk faktörü yüksek GİB’dır. PAAG en sık görülen açık açılı glokom tipi olup önlenebilir körlük nedenlerinin de başında gelmektedir. Glokom, dünya çapında körlüğe yol açan çok faktörlü bir hastalıktır ancak patogenezi hala net değildir. Birçok araştırma, oksidatif stresin birincil açık açılı glokom patogenezinde önemli bir role sahip olduğunu göstermektedir. Reaktif oksijen türlerinin (ROS) üretimi ve klirens sistemi arasındaki dengenin bozulması, membranların ve proteinlerin, lipitlerin ve nükleik asitlerin hasar görmesine neden olabilmektedir.
Hücre zarındaki
lipidlerin ROS aracılı oksidasyonu, lipid peroksidasyon ürünlerinin oluşumuna
yol açar. Malondialdehit
(MDA), kimyasal ve/veya fiziksel oksidatif stresin neden olduğu peroksidatif
hücre zarları hasarının bir belirteci olarak yaygın şekilde kabul edilmektedir.
Oksidatif stres, optik sinir başındaki glial hücrelerin işlev bozukluğuna katkıda bulunur.Elektron taşıma zincirinin önemli bir kofaktörü ve güçlü bir antioksidan olan Koenzim Q10, birçok nörodejeneratif hastalıkta nöronal hücreleri oksidatif strese karşı korumak için reaktif oksijen türlerini temizleyerek etki eder.
İnsan hücrelerinde
DNA'nın oksidasyonu, hem endojen hem de eksojen olarak ortaya çıkan serbest
radikallerin saldırısının bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Serbest radikallerin dahili kaynakları, yabancı
organizmalara karşı savunmanın bir parçası olarak solunum sırasında veya
lökositler tarafından salınan reaktif oksijen türlerini içerir. OH radikali,
DNA bazlarının oksidasyonunda rol oynar, en çok incelenen oksidasyon ürünü
8-Oxo-7,8-dihydro-2'-d
eoxyguanosindir.(8-oxodGuo)
8-oxodGuo, yaşlanma, kanser ve bazı dejeneratif hastalıkların gelişimi ile
ilişkili oksidatif hasar görmüş DNA lezyonunun en çok araştırılan ürünüdür.
D vitamini, kemik
ve mineral metabolizması, hücresel proliferasyon, bağışıklık modülasyonu ve
oksidatif stres ile ilgili sinyal yollarında rol oynayan önemli bir sekosteroid
hormondur. Genel olarak, 25-hidroksivitamin D (25 (OH) D), bir bireyin D
vitamini durumunu değerlendirmek için en güvenilir biyolojik belirteç olarak
kabul edilir. Çeşitli biyolojik
deneyler, D vitamininin optik sinir de dahil olmak üzere merkezi sinir
sistemindeki nöroprotektif fonksiyonları düzenlediğini göstermiştir. Ayrıca, D
vitamini durumu, yüksek GİB ve azalmış oküler kan akışı için önemli metabolik
risk faktörleri olarak kabul edilen diyabet, hipertansiyon ve dislipidemi gibi
kronik metabolik hastalıkları etkileyebilmektedir.